Seçim polemikleri, BBP ve bir gerçek
Bir seçim süreci iktidarla muhalefetin polemikleriyle geçti. Tarafları n karşılıklı olarak kişilik haklarına saldırı anlamına gelen sözlerinin yargıya taşınması ise seçimle başlayan polemiklerin daha bir müddet gündemde kalacağını gösteriyor.
Liderlerin laf yarışında kimin üstün olduğu, kimin kime galip geldiğini söylemeye imkân yok. Çünkü, herkesin galibi kendi lideri. Kimse partisine toz kondurmuyor.
Birkaç gün sonra herkesin saçı önüne dökülecek, milletin nasıl bir traş yapacağını göreceğiz. Gerçi AKP açık ara önde gözüküyor ama yine de çıkmadık candan umut kesilmez. Seçim gününe kadar herkes umut etmeye devam edecek. Hayatın kanunu bu. Her şeye olup bitmiş gözüyle bakmak mücadeleyi öldürür. Bir ümidiniz olacak ki mücadele edebilesiniz.
Pazar günü partilerin İstanbul da yaptığı miting bir anlamda Türkiye’nin fotoğrafı gibiydi. İstanbul’a bakıp seçim sonuçları ile ilgili bir tahmin yapmak mümkün. İstanbul, birinci ikinci, üçüncünün değişmeyeceğini söylüyor. Türkiye genelinde de öyle olacaktır.
Ergenekon davasının devamı, Türkiye’nin demokratikleşmesi, istikrarın sürmesi için için AKP’nin gücünü korumasında fayda var. Ama namuslu, temiz siyasetçilerin de ödüllendirilmesi lazım. Mesela BBP artık kabuğunu kırabilmeli, bu milletin teveccühüne mazhar olabilmelidir. Temiz kalan siyasetçiler toplumdan aradıkları desteği bulamazlarsa siyaset defolu adamlara kalır. Uzun zamandır Üniversite hocalığım siyasetçi kimliğimin önünde ama bu, düşüncelerimi, temennilerimi açıklamama mani değil En zor günlerde demokrasiden,milletinin değerlerinden yana tavır alan ,28 şubatta jakoben ve diktacılara kafa tutan, inandığı değerler uğruna adeta kendini feda eden bir parti bugün en azından %2-3 bandına ulaşabilmelidir.Türk milleti 16 yıllık çileli fakat ilkeli siyaseti takdir edecek ve BBP’ nin yarınlara uzanmasına imkan verecektir..
Baykal ile Başbakan Erdoğan arasındaki en önemli polemik konularından biri İnönü meselesiydi. Baykal, Erdoğan’a cevap verirken, İnönü’yü ağzına alma, İnönü çocuklarına kuyumcu dükkânı açmamıştı gibi şeyler söyledi. Hiç şüphesiz Baykal’ bu sözlerle İnönü’nün çok temiz bir siyasetçi olduğunu, çocukları için devlet imkânlarını kullanmadığını anlatmaya çalışıyordu. Ben bir defa şuna karşıyım. Bakan, Başbakan çocukları ticaret yapmasın diye bir kural yok. Bir insanın babasının statüsünü istismar etmesi ne kadar yanlışsa, babasının statüsü yüzünden atıl kalması, hiçbir işle uğraşmaması da o kadar yanlıştır. Babanız Başbakan diye mesleğinizi yapmayacak mısınız? Aş, iş sahibi olmayacak mısınız? Demin dediğim gibi önemli olan iş yapmak değil iş yaparken kimsenin hukukunu çiğnememek ve kimsenin statüsünden yararlanmamaktır.
Baykal’ın İnönü ile ilgili söylediklerine gelince, tabi ki gerçeği yansıtmıyor. Erdal İnönü Üniversite çağına gelince Fizik okumak ister ama Ankara’da Fizik öğrenimi alacağı bir Fakülte yoktur. En yakını İstanbul’dadır. İsmet İnönü Erdal İnönü’nün aileden ayrılmasını istemez, emir verir Erdal İnönü için bir fakülte kurulur, böylece İsmet İnönü, Erdal İnönü’den ayrılmaktan kurtulur. Kuyumcu dükkânı ne ki, İnönü oğlu için Üniversiteye fakülte açtırmıştır. Acaba hangisi devlet imkânlarını kullanmaktır? Maalesef bu ülkede çoğu zaman devlet yönetenlerin mülkü olmuştur. Hala da bu anlayış değişmedi. Bakalım ne zaman değişecek. Çünkü gerçek bir demokrasi buna bağlıdır.