Ahmet Varol

Ahmet Varol

Diyaloğun önündeki engel

Diyaloğun önündeki engel

22 Mart, Filistin direnişinin önderi Şeyh Ahmed Yasin’in şehadetinin 5. yıldönümüydü. Bu münasebetle Filistin’de muhtelif etkinlikler düzenlendi. Türkiye’de çeşitli açıklamalarla ve yazılarla onun mücadelesi gündeme getirildi. Bizim geçen yıl şehadetinin yıldönümü münasebetiyle gazetemizde bir yazımız yayınlandığından, aynı bilgilerin tekrar verilmesine gerek görmedik. Çünkü bu yazıya web sitemizden (www.vahdet.com.tr) ulaşılması mümkün. Ayrıca Filistin Enformasyon Merkezi portalının Türkçe bölümünde (www.filistinhaber.com) şehadetinin 5. yıldönümü münasebetiyle Ahmed Yasin’in hayatı ve mücadelesi hakkında ayrıntılı bilgiler içeren dosya yayınlandı. Okunmasını ve değerlendirilmesini tavsiye ediyoruz.
Türkiye’de Çanakkale Zaferi yıldönümünün kutlandığı 18 Mart, aynı zamanda üzerinden 6 yıl geçen Irak işgalinin yıldönümüydü. Biz Ribat dergisinin Nisan sayısı için yazdığımız yazıda Irak işgalinin 6 yılının genel değerlendirmesini yapmaya çalıştık. O yüzden gazete yazılarımızda ayrıca üzerinde durmaya gerek görmedik. Irak’la ilgili yazımız Ribat’ın Nisan sayısının çıkmasından sonra web sitemizde de yayınlanacak.
Bugün Mısır’ın başkenti Kahire’de gerçekleştirilen Filistinliler arası diyalog görüşmelerinin genel bir değerlendirmesini yapmak istiyoruz. Görüşmelerde yine tıkanma oldu. Medyanın yanlış yönlendirmesi sebebiyle tıkanmanın İslâmî direnişin tutumundan kaynaklandığı kanaati oluşabilir. Burada vereceğimiz bilgilerin asıl sebep hakkında fikir edinmenize yardımcı olacağını umuyoruz.
Siyonist yönetim, Gazze saldırısı öncesinde önemli ve büyük hesaplar yapmıştı. Bunlardan biri de Gazze’de İslâmî direnişin kurduğu yapıyı tamamen dağıtmak ve kendisiyle işbirliği yapacak kadroyu işbaşına getirmekti. Hatta bunun için birçoklarıyla irtibat kurduğuna ve bazılarının Mısır’a geçip hazırlıklı olmalarını istediğine dair haberler yayınlandı. Ama güçlü bir direnişle karşılaşınca hesaplar bozuldu ve planlar hayata geçirilemedi.
Gazze saldırısı sonrasında Mısır devreye girerek yeniden Filistin’de iç diyaloğun sağlanması için Kahire’de görüşmeler başlatılmasını sağladı. İslâmî direniş, diyaloğa her zaman açık olduğunu söylediği için itiraz etmedi.
Filistin’in kendi içindeki ihtilafların çözümü için formüller bulunmasında fazla zorluk çekilmedi. HAMAS, ulusal ittifak hükümetine zaten sıcak bakıyordu. Genel seçimlerin ve başkanlık seçimlerinin gerçekleştirilmesiyle ilgili ayrıntılarda da önemli ilerlemeler kaydedildi. Bütün bu konuların ve diğer ihtilaf mevzularının araştırılması, çözüm formüllerinin üretilmesi için beş ayrı komite oluşturuldu ve komiteler çalışmalarına başladı.
Ne var ki; Filistin’in iç meselelerinin aşılmasında ilerleme sağlanırken, Filistin halkını hiç ilgilendirmeyen ve tamamen Siyonist işgalin hesaplarıyla ilgili bir mevzuda her şey tıkanıyor. Bütün işler çıkmaza giriyor.
Fetih heyeti ulusal ittifak hükümeti kurulabilmesi için FKÖ’nün işgal devletiyle imzaladığı anlaşmaların HAMAS tarafından da kabul edilmesi ve dolaylı olarak Siyonist işgalin resmen tanınması şartını ileri sürüyor. Oysa İslâmî Direniş Hareketi, hangi şartlarda olursa olsun Siyonist işgali tanımayacağını, bunun kendi açılarından ilkesel bir mevzu olduğunu, bu konudaki ilkelerinden taviz vermelerinin mümkün olmadığını baştan belirtmiş ve Fetih örgütünden bu konuda kendilerine karşı esnek davranmasını istemişti.
Fetih heyetinin böyle bir dayatma yapması karşısında insan ister istemez Filistin hesabına mı, yoksa İsrail hesabına mı diyalog görüşmelerine katıldıklarını sorma ihtiyacı duyuyor. Akla gelen bir diğer soru da “Siyonist işgal devleti Gazze’ye yönelik saldırısında gerçekleştiremediği amacını böyle ‘diyalog’ şemsiyesi altında mı gerçekleştirmek istiyor?” sorusu. Tıpkı Şarmu’ş-Şeyh’te çağdaş emperyalist güçleri arkasına alarak paranın gücünü kullanmak suretiyle yapmak istediği gibi...
Bu şekilde ilkesel bir mevzuda İsrail hesabına dayatma yapılınca da bütün görüşmeler tıkanıyor ve diyalog çıkmaza giriyor. Buna rağmen yine HAMAS, diyaloğun önünü açma çabasında. Ama bu asla Siyonist işgalin meşrulaştırılması suretiyle olmayacak.
Kahire’de görüşmelerin tıkanmasının hemen ardından Lübnan’da Fetih’in ileri gelenlerinden Kemal Mithat’ın öldürülmesi tehlikeli bir provokasyon olabilir. Aynı gün Filistin’in 1948’de işgal edilmiş bölgesindeki İslâmî Hareket’in lideri Raid Salah Kudüs’le ilgili çabalarından dolayı tutuklandı ve kısa bir süre sonra bırakıldı. Bu iki hadiseyle ilgili değerlendirmemizi inşallah müteakip yazımızda yapacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi