Çekildik İzzet ü İkbal İle Bâb-ı Hükümetten
Bu mısra Namık Kemal’indir ama ben bunu SayınErbakan ve Refah-Yol hükümeti için söylüyorum. İzzet-i ikbal ile hükümet kapısından çekildiler. Ne kimseyi suçladılar ne askere bir sitemde bulundular, ne birtakım çeteler vehmiyle bir darbe korkusu oluşturdular! Bunlara tenezzül etmediler. Gereken siyasî ve hukukî girişimleri yaptılar ama sonuç alamayınca buna uydular. Oysa çiller’in başbakanlığında, koalisyon devam edebilirdi. Bunun adı Türkiye’yi sevmektir. Refah-Yol’un iktidarını bırakmasında top tüfek yoktu. Cumhurbaşkanı Demirel hakkaniyetli davransa idi, yani MesutYılmaz’a başbakanlık görevi vermemiş olsaydı hükümet devam edecekti. Neden devam etmediğini herkes biliyor. Yalçın Küçük bile, bir keresinde, kendisine bu sorulduğunda:
“Hocanın suçu büyük, o havuz yaptı” demişti kısaca. Tabii IMF’yi bir çay ısmarlayıp kovalamak da vardı işin içinde. Haysiyetli bir duruş da vardı. Bu arada bir Amerikan-Türk kanalından bir ekonomist dinledim, diyor ki:
“Krizden korkmayın, bizim arkamızda IMF var.”
İşte bunun içindir ki o çekiliş, izzet ü ikbal ile olmuştur.
AKP, iktidar olduğu günden beri bir tek kere “bağımsızlık”tan söz etmemiştir. Oysa bizim en değerli millî varlığımız odur. İşte, bağımsızlığını kaybeden Müslüman ülkeleri görüyoruz ve şimdilik onlara yapılan zulme karşı hiç bir şey yapamıyoruz. Bağımsızlığa geçmeye çalışan bir Müslüman ülkeyi de, Pakistan’ı da gördük başına neler getirdiler!
HHH
Hilâl Televizyonu’nda, çarşamba günü bir konuk olarak konuşan Sadettin Tantan’ı dinledim. Sadettin Tantan’ı her dinleyişimde siyaseten biraz daha gelişmiş buluyorum. Sağlam duruşu da olduğu yerde duruyor. Onun İçişleri Bakanlığı günlerinde, bazı yolsuzluklara dikkat çekerken söylediği:
“Tapınakçılar’a dikkat edin” sözünden beri, ben de ona dikkat ediyorum. Şu Ergenekon ve başörtüsü meselesinde çok dikkate değer şeyler söyledi. Keşke konuşma bandını bulup dinleyebilseydiniz.
Sayın Tantan “Ulusal GüvenlikSiyaset Stratejisi” olmadan bir iktidarın, halkının her anlamda güvenliğini ve huzurunu sağlayamayacağını söyleyerek “devlet adamlığı” işinin öyle kolay olmadığını birçok kere vurgulamış gibiydi.
Sayın Tantan, devletin bir de “suç siyaset stratejisi” olması gerektiğini söylüyor.
“Ceza hukukundaki yirmi yıllık birikiminizi bitirdiniz. Dünyada nutuk savaşları var. “Af” bu ülkede, sürekli hale geldi. 321’nizi korumuyorsunuz. 301’i tartışıyorsunuz. Kendi birikiminizi ittiniz. Avrupa’dan hukukçu getirdiniz. Bunu üç kere değiştirdiniz. Toplumu değersizleştiriyorsunuz.”
“Bu milletin Kızıl Elma, Ergenekon, Kuva-i Milliye, Müdafaa-i Hukuk gibi değerleri, efsaneleri var. Bunların ideolojisi yoktur. Bunları değersizleştiriyorsunuz.”
***
Sayın Tantan’ın, ancak notlar alabildiğim konuşması, onun içişleri bakanlığından gelen tecrübe ve birikimiyle birleşince çok faydalı bir derse dönüşüyor.
Son bir alıntı:
“Halkın iradesine bağlı bir siyasetçi olsa bütün sorunları çözer. Ama eğer siyasetçi Zana ve arkadaşlarını salıvermek için yargıya müdahale ediyorsa, dışardan gelen hastalıklı etin yüzde yetmiş beşini silâhlı kuvvetlere verdiriyor ve gereken takibat yapıldığı halde bunu sonuçlandırmıyorsa, ülkeye kirli sermaye egemense, 8 milyon aileye kömür dağıtılıyorsa, bir başbakan ‘18 milyar petrol kaçakçılığı var’ diyorsa ve bir daha bundan söz edilmiyorsa, biz bütün faili meçhulleri çözmüştük, bunlar açıklanmıyorsa...”
Sadettin Tantan’ın konuşmasını ara ara dinledim. çok uzun ve çok verimli bir konuşmaydı. Bu arada elbette petrol yasasından, vakıflar kanunundan, Ali Babacan’ın “Biraz farklı bakabiliriz” dediği Patrikhane’nin ekümenikliğinden de bahsetmiştir.
***
İşte Refah-Yol’un böyle şaibeleri yoktur. Din adamlarına iftar vermekten başka bir şey bulamıyorlar söyleyecek. Buna karşılık Hıristiyan ve Musevi din adamlarına onu geçtim, Amerikan büyükelçisine verdirilen iftarların haddi hesabı yok, bunlardan bahseden de yok. Gene de ben izzet-i ikbal ile çekilmiş olanların yanında olmayı tercih ederim. Onların tarihe verilecek bir hesabı yok çünkü.