Transatlantik “derin tertip”
Bush döneminden kalma kamuoyundaki nefreti “sempatiye” dönüştürme amaçlı Amerikan Başkanı’nın ziyaretiyle “Türkiye’nin AB üyeliği” üzerindeki tartışmaların arka plânı oldukça enteresan…
AKP iktidarının AB’yi âdeta rafa kaldırdığı bir süreçte TBMM’de “Türkiye Avrupa’nın önemli bir parçasıdır; AB üyeliğini şiddetle destekliyoruz” diyen Obama’nın Avrupa gezisinin son ayağı Prag’da Brüksel’e “Türkiye’yi AB’ye alın” çağrısına bazı “Amerikancı Avrupalı liderler”den gelen cevaplar, “derin tertib”in alâmetleri…
G-20 zirvesinde ve NATO toplantısında açığa çıkan çetrefilli “çatallaşma”nın amacı açık. Ankara’nın “AB’den soğuduğu” sırada, “Bush hayranı” Selânikli Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin “Buna biz karar veririz, Türkiye imtiyazlı bir ortak olarak kalmalı” terslemesi; diğer “Bush dostu” Almanya Başbakanı Merkel’in “imtiyazlı ortaklık’la ‘tam üyeliğin’ henüz çözümlenmemiş” olduğunu açıklaması, bunun bir başka göstergesi…
TÜRKİYE’Yİ AB’DEN KOPARMA OYUNU
Olup-bitenler, zaman zaman AB’nin değil, “ABD’nin ‘genişlemesinden sorumlu üyesi’ olduğu” intibâını veren Olli Rehn gibi “AB içindeki ABD’ciler”in körüklemesiyle Türkiye’nin AB’den koparılması; ABD’nin bölgedeki hegemonyasının hizmetçisi ve payandası yapılması kumpasının kurulduğunu bir defa daha ortaya çıkarmakta.
Bütün İslâm âlemini infiâle sevk eden iğrenç karikatürleri “fikir özgürlüğü” diye savunan “Amerikalı kovboy” Danimarka Başbakanı Rasmussen’in NATO’nun genel sekreterliğine getirilmesi için, Obama’nın yanı sıra Sarkozy ve Merkel’in Erdoğan ve Gül’ü “markaja” alması; içi boş “güvencelerle” ve tutulmayan “vaadlerle” Ankara’nın “vize” vermesi de bu maksada yönelik. Keza taze Başbakan “yeni Rasmussen”le menhus karikatürlerin yeniden piyasaya sürülmesinin hedefi de bu… Belli ki “AB içindeki Türkiye karşıtları”nca, “imtiyazlı ortaklık” benzerî ucubelerle topyekûn Avrupa’ya tepkiyle Türkiye’nin “AB’nin dışına itilmesi” projesi devrede…
Neoconları tahrik edip Irak’ı, Afganistan’ı işgal, kargaşa ve kaosla milyonlarca mâsum insanı katlettiren, son Gazze katliâmında olduğu gibi Filistin’e karşı İsrail’i şımartıp soykırıma arka çıkan başta Yahudi lobisi olmak üzere küresel güç ve uluslar arası bozguncu odakların tâlimatıyla, politik parlak ve süslü söylemlerin aksine Türkiye’nin “AB’den uzaklaştırılması” tezgâhı işletilmekte. Anlaşılan o ki Türkiye’nin, temel hak ve özgürlüklerin yaşandığı sağlam bir demokrasiye sahip olması istenmemekte…
“AB’DEN VAZGEÇ, ABD’YE YÖNEL” TELKİNİ
Görünen o ki Birinci Dünya Savaşında Osmanlıdan ayırdığı Ortadoğu’yu cetvellerle çizip dağıtan, Bediüzzaman’ın tesbitiyle “siyasetinin hassa-i mümeyyizesi (en bâriz özelliği), fitnekârlık, ihtilâftan istifade, menfaat yolunda her alçaklığı irtikâb etmek, yalancılık, tahripkârlık, hâriçte menfilik” olan “zamanın insî şeytanı” İngiltere’nin işlevini ve “alçak siyaseti”ni bugün Amerika ve Avrupa’daki ifsad şebekeleri üstlenmiş. (Sünûhat, Tulûat, işârât, 64)
“Deccal gibi tek gözü taşıyan kör dehâsı”yla insanlığı felâketlere duçar eden, her şeyi fedâ ettiği menfaatinden başka bir şeyi görmeyen “bozulmuş ikinci Avrupa” mihrakları, ABD ve AB’deki karar mekanizmalarını etkileyerek Türkiye’nin AB yolunu kapatma peşindeler.
Bu plânla “Transatlantik bağların kuvvetlendirilmesi” perdesinde “AB içindeki ABD’ciler” Avrupa’da “ABD’nin Truva atı” olarak elbirliğiyle Ankara’yı AB’den vazgeçirip “sempatik siyahî” Obama ile “sevimli” gösterilen ABD’nin kucağına atmakta. Amerikan egemenliğinin, enerji ve petrol çıkarlarının “bekçiliği”ne lâyık görmekte.
Türkiye, uyduruk yakıştırmalarla “stratejik müttefiklik”ten “model ortaklığa” dönüştürülen Türkiye’nin ve bölgenin menfaatlerine taban tabana zıt ve aykırı Amerikan politikaları eksenine zorlamakta.
Bundandır ki her Amerikan başkanı gibi Obama da çelişkiye düşmekte; bir yandan “Türkiye’nin AB üyeliği”nden dem vururken, diğer yandan Türkiye’yi ABD’ye çekme hesâbına, “Bakın AB sizi almıyor, en iyisi ABD’ye yanaşın” makyajlı mesajını vermekte.
İçkamuoyunun Sarkozy gibilerin mızıkçılıklarına verdiği tepkiyi kullanan propagandalarla Ankara, AB’den vazgeçirilerek “ABD’ye sığınma”ya sürüklenmekte. AB üyesi Cengiz Aktar’ın ifâdesiyle “AB’yi bırak, ABD’ye bak” oyunu oynanmakta.
Ve ne yazık ki ABD’nin en olmadık dayatmalarına suskun kalıp her fırsatta AB’ye rest çekip meydan okuyan Başbakan ve AKP siyasî iktidarı, bu “transatlantik tertibe” teşne; en ufak bir krizde AB’den cayıp ABD kulvarına balıklama atlama hevesinde…
Peki neden?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.