Mayıs’ın biri...
İstanbul yine gerim gerim gerildi. Niye? İşçi ve emek bayramı diye... Nasıl bir bayram ise, işçisi de kentlisi de mutsuz ve gergin... Yollar kapalı, esnaf tedirgin, şehir içinde bir yerlere ulaşmak zorunda olanlar ne yapacaklarını bilemez halde... Polis, jandarma teyakkuzda... Televizyonlar tam kadro canlı yayında... Yanlış anlamayın, “emek ve dayanışma gününü” kutluyoruz!
***
Taksim, sendikaların “kızılelma’sı”... Devletin de -nedense- “harim-i ismeti”... Darbeye giden yola taş döşemek için “derin unsurların” kışkırttığı -artık- aşikâr olan 1977 faciası ile yüzleşmedikçe, yakın tarihin -yüzleşilemeyen- diğer “gri alanları” gibi bir travma yaşamaya devam ediyoruz. 1 Mayısta polisler ile “sendikalar” itişip dururken, en “sarsıcı” ve bir o kadar da “sahici ve masum” eylemi Genç Siviller yaptı. 32 yıl önce, kimliği belirsiz(!) kişilerce kalabalığın üzerine ateş açılan otelin, “o odasından” bir pankart sarkıttı Genç Siviller: 1 Mayıs 77’de buradan ateş edenler bulunsun.
***
Güç göstermek adına ortalığı velveleye veren sendikaların yapamadığını yaptı Genç Siviller... Sendikaların, müesses nizamın, “görmezden ve duymazdan gelmeyi meziyet sanan idare-i maslahatçı siyasilerin” yüzünde şaklayan bir cümlelik pankartı sallandırıverdi vicdanların ve hafızaların üstüne...
***
28 Şubatta, 27 Nisanda sesini yükseltemeyen, statükonun yanında hemencecik saf tutuveren sendikaların, her fırsatta hükümete diklenmeleri bende hep acıklı bir duygu uyandırıyor. Demokrasiyi savunduğunu söyleyen ama demokrasiyi vesayet altında tutanların karşısında “lal-ü ebkem kesilip hizaya geçenlerin”, demokratik seçimle gelen bir hükümete her konuda sert muhalefet göstermeleri, “demokrasicilik oyunu” değil mi? Genç Siviller’in tek cümlelik eylemi, işte bu sebepten, sendikaların onca gulgulesinden çok daha fazla muhalif ve bir o kadar da tesirli...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.