Hüseyin Barack Gorbaçov
Domuz gribinin bugünlerde uluslararası ekonomik krizi geri plana ittiği görülüyor. Ayrıca gerek G-20 Zirvesi'nde alınan kararlarla ve gerekse diğer uluslararası toplantılarla bağlantılı ataklarla dünya ticaretine gaz verilmesi psikolojik bir rahatlama sağladı. Ama bu gerçek anlamda bir tedavi midir yoksa sadece ateş düşürücü ve ağrı kesici ilaçlarla rahatlama sağlanması mı? Domuz gribinin gündemden düşmeye başlamasıyla birlikte ikincisinin daha kuvvetli ihtimal olduğunun yavaş yavaş ortaya çıkacağını sanıyoruz.
ABD, kısa ve orta vadede çözüme kavuşturulması mümkün görünmeyen hatta bir çöküşün sinyallerini veren ekonomik kriz sorununun üzerine gitme çabalarında baskı ve şiddet metodunun işe yaramayacağının da farkına varmış durumda. Bundan dolayı yeni başkan Obama'nın "sevimli" görünmeye çalışan imajından yararlanmaya önem veriyor. Böyle bir taktiğe başvurması aynı zamanda şiddet, baskı ve psikolojik savaş metodunda acze düştüğünün de itirafı anlamına gelmektedir. Çünkü daha önce muhtelif yazılarımızda da dile getirdiğimiz üzere şiddet ve baskı politikalarının işe yarayacağını tahmin ettiği Afganistan ve Pakistan'da o metodu bırakmış değil; tam aksine son raddesine kadar değerlendiriyor.
ABD, etki gücünü kaybeden askeri stratejilerini tümüyle devre dışı bırakmak istemiyor; ama hedef dağıtma hatasından dönerek Afganistan ve Pakistan üzerine yoğunlaşmaya çalışıyor. Fakat bu yoğunlaşmanın da ona bir yarar sağlamayacağını, ekonomik krizle birlikte gelen yükün daha da etkisini artırmasına sebep olacağını, bunun da çöküş alarmının biraz daha güçlü ve sıkça çalmasına yol açabileceğini tahmin ediyoruz.
Obama yönetiminin Müslüman toplumları etkileme amacına yönelik imaj düzeltme atağında yer yer İsrail işgal devletine karşı tavır koymaya başladığı, onu bir şeylere zorluyormuş görünümü vermeye çalıştığı anlaşılıyor. Tabii bu tür çıkışlarında samimi olup olmadığı konusunda hâlâ ciddi tereddütlerimiz var. Seçim döneminde verdiği mesajlarla iş başına geldiğinde gösterdiği tavır arasında biraz mesafe oluşmasını, seçim şartlarının zorlayıcı etkenlerine bağlayabilir ve iktidardaki tutumunu daha gerçekçi kabul edebiliriz. Ama bugün de krizden kaynaklanan zorlayıcı sebepler sergilenen tutumun samimiyeti üzerinde haklı tereddütler oluşmasına yol açıyor. Amerika'daki Siyonist lobilerin gösterdiği tepkiler ve karşıt tavırlar da söz konusu tutumun samimiyetine hükmetmemizi sağlamaz. Çünkü bu lobiler icra ettikleri fonksiyon ve izledikleri politika gereği Siyonist işgal devletinin arabasının önüne takoz koyma girişimi gibi algılanması gereken her harekete karşı çıkmak, tepki göstermek zorundadır.
Fakat burada şu noktaya özellikle dikkat çekmek gerekiyor: İslâm âleminin kalbine bir hançer gibi saplanan Siyonist işgal devleti çağdaş emperyalizmin ve tabii bu arada ABD'nin kirli ve kanlı elidir. Müslüman halklara sıcak bir mesaj vermek istediklerinde ilk etapta bu kirli ve kanlı ellerini kısmen de olsa temizleme girişiminde bulunma yahut buna hazır olduklarını belli etme ihtiyacı duyuyorlar. Bu durum Siyonist işgal devletinin tamamen çıkar hesaplarına dayalı ilişki bağlarının da kopmasının imkânsız olmadığını gösteriyor.
ABD ve onunla birlikte global ekonomik krizden etkilenen güçlerin para açığını kapatmak için IMF'nin kurduğu ağdan yararlanmak amacıyla bu örgüte bir trilyon dolarlık kredi hesabı oluşturma imkânı tanıma kararı aldıkları biliniyor. Bu karar IMF kasasına, zor durumdaki ülkelere borç olarak dağıtması için bir trilyon dolar para aktarılması değil tamamen rakamlara dayalı hesap oluşturma imkânı tanınması anlamına geliyor. Fakat artık dünya ülkelerinin IMF kredileri karşısında ihtiyatlı davranmayı tercih ettikleri görülüyor. Dolayısıyla bu kuruluş vasıtasıyla dağıtılması planlanan kredinin de piyasaları canlandıramayacağı anlaşılıyor.
Krizin aşılamaması kuvvetli ihtimalle ABD'de de bir perestroika ilanına sebep olacak. Yani Amerika siyasi yönden kendine bağladığı ve menfaat ilişkisi içine girdiği ülkelere "biz kendi sorunumuzla meşgulüz; siz kendi başınızın çaresine bakın!" demek zorunda kalacak. Gidişat Obama'nın, Amerika'da bir Gorbaçov rolü oynaması ihtimaline işaret ediyor.
Obama'nın perestroika ilanı sadece ABD'nin başka ülkelerle ilişkilerini değil kendi içindeki eyalet düzenini de etkileyebilir. Gorbaçov'un perestroikası "sosyalist cumhuriyetler birliği" içindeki her bir cumhuriyeti kendi başının çaresine bakmak zorunda bıraktığı gibi Obama'nın perestroikası da "birleşik devletler"in dağınık devletlere dönüşmesine sebep olabilir. Nitekim bazı eyaletlerin daha şimdiden buna hazırlandığı ve hatta dolarda gerçekleşmesi muhtemel ani bir düşüşe karşı tedbir olması için yeni bir para değeri oluşturma girişimlerinde bulunduğu görülüyor.
Bütün bunlar şimdilik belki biraz uçuk tahminler gibi gelebilir. Ama zulüm saltanatlarının asla kalıcı olamayacağı da unutulmamalı. ABD emperyalizminin dünya saltanatının çökmesi onun beslediği totaliter rejimlerin de çöküşü demektir. Temelsiz işgalci Siyonist rejim ise şimdilik Avrupa Birliği'nin öne geçme çabalarını nazarı dikkate alarak binek değiştirmeye hazırlanıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.