Bu ne biçim hadise?..

Bu ne biçim hadise?..

54. Eurovision şarkı yarışması hafta sonu Rusya’nın başkenti Moskova’da yapılacak..
TRT 1’den de naklen verilecek olan 2009 Eurovision şarkı yarışmasında bu sene Türkiye’yi “Hadise” isimli şarkıcı “Düm Tek Tek” şarkısıyla temsil edecek..
Bugün ise yarışmanın yarı finalleri yapılıyor..
Eurovision yarışmasına katılmayan ülkelerin sayısı da az değil.. Kimi bu yarışmanın artık iyice sulandığını iddia ediyor, kimileri ise amacından saptığını söylüyor..
Katılmayan ya da yarışmadan çekilen ülkelerin gösterdikleri sebep şöyle.. San Marino ekonomik gerekçe gösteriyor.. Letonya krizi bahane ediyor.. Avusturya politik oyları protesto etmek için 2008’den beri katılmıyor..Fas yarışmaya ilk ve son defa 1980’de katılmış.. Sebebi, politik verilen puanlar.. 1998’den beri Eurovision’da yer almayan İtalya’nın sebebi de aynen Fas gibi.. 1994’den beri yarışmayan Lüksemburg’un sebebi alınan başarısız sonuçlar yüzünden.. Tunus’un, Cezayir’in, Libya’nın, Lübnan’ın, Mısır’ın, Ürdün’ün katılmama gerekçeleri ise İsrail..
Bu ülkeler İsrail’in bulunduğu bir platformda olmak istemedikleri için yarışmaya katılmıyorlar.. Vatikan ulusal televizyon kanalları bulunmadığından dolayı katılmıyor.. Monako ise tıpkı Lüksemburg gibi alınan başarısız sonuçları sebep göstererek yarışmaya katılmıyor..
Evet, biraz da İngilizcesi “Eurovision Song Contest” olan Eurovision Şarkı Yarışması’ndan bahsedeyim..
Avrupa Yayın Birliği’nin (EBU) her yıl Avrupa ülkeleri arasında düzenlediği dünyanın en uzun soluklu şarkı yarışmasının adı Eurovision!.. Eurovision fikri, 1956 San Remo Şarkı Festivali’nde doğdu.. 24 Mayıs 1956’da İsviçre’nin Lugano kentindeki Kursaal Theatre’da gerçekleştirilen ilk gecede Hollanda, İsviçre, Belçika, Almanya, Fransa, Lüksemburg ve İtalya yarıştı.. Daha sonra ülkelerin sayıları arttı.. Ancak sonraları işin içine siyasetin, politikanın ve diğer faktörlerin girdiği görülünce durum değişti..
Şu anda ise “Televote” adlı bir kaide var ve bu işletiliyor.. Televote, 1997'de ilk kez uygulamaya konulan ve 2003 yılından itibaren de yarışmaya katılan tüm ülkeler için uyma zorunluluğu olan bir kural.. Ülkelerin çoğu Eurovision'a göndereceği şarkıyı seçmek için her yıl ulusal yarışma düzenliyorlar, şarkıcının ve şarkının belirlenmesi için halk oylamasına başvuruyorlar.. Buna karşılık bazı ülkeler de yarışacak şarkıcıyı doğrudan seçerek beste siparişi vermeyi tercih ediyorlar..
Türkiye, Eurovision’a ilk defa 1975 yılında katıldı.. Elemeler aylarca sürdü, o vakitler hayatımıza yeni giren televizyon, izleyicilere günlerce yarışacak şarkıları dinletti.. Sonunda da Semiha Yankı’nın seslendirdiği “Seninle Bir Dakika” isimli eser Türkiye adına Eurovision’da yarışan ilk şarkı oldu..
Peki oldu da ne oldu?..
Semiha Yankı, 19 ülkenin katıldığı yarışta sıfır aldı..
Ardından da kendilerini dev aynasında gören pek çok anlı şanlı sanatçı Eurovision yarışmasında tabiri caizse nal topladı.. Kimler yarışmadı ki.. Ve kimler boyunun ölçüsünü almadı ki?..
Neco, Mazhar-Fuat-Özkan, Ajda Pekkan, Candan Erçetin, Nilüfer, Sibel Tüzün, Devlet eski Bakanı Kürşad Tüzmen’in kardeşi Tarkan Tüzmen, Kenan Doğulu, Kayahan, Seyyal Taner, Çetin Alp, Ayşegül Aldinç.. Hepsi karavana çekti..
Türkiye sadece Sertap Erener’le 2003 yılında birincilik kazandı.. 0 kadar!..
Yarışmaya katılmadığımız yıllar da oldu.. Bunlar, 1976, 1977 ve 1994’dü..
Ve geldik 2009’a.. Ülkemiz bu yıl da Eurovision’da yarışacak.. Yarışmacı ise “Hadise Açıkgöz” isimli bir şarkıcı bayan!..
Evet değerli okuyucularım, memleketi temsil eden edene!.. Temsil edilenleri anladık da, temsil edenleri bir türlü anlayamıyoruz.. Kim bunlar?.. Liyakatları nedir?.. Tabirimi lütfen mazur görün, “iki salla bir oyna” şeklinde ve sanatı sadece hoplamaktan zıplamaktan ve erotik figürlerden ibaret sayan insanlarla koskoca Türkiye nasıl temsil edilir?..
Sivas’ın Yıldızeli ilçesinin köylerinden Belçika’ya gelen bir aile ve o ailenin bir ferdi olan ve de 1985’de Mol kasabasında doğan Hadise, Türkiyemizi temsil edecek!.. Bir başka ifadeyle; bu ülkenin çoğunluğunu teşkil eden, mütevazı ve ölçülü yaşama gayretinde bulunan insanların da içinde olduğu bir kısım adına Moskova’da “Düm Tek Tek” diyecek bayan Hadise!..
Doğrusu; kılığıyla, kıyafetiyle, şuh tavırlarıyla, buram buram erotizm kokan ve bu aziz milletin fotoğrafına uymayan Hadise Açıkgöz’ün temsil edeceği insanlardan olmak istemiyorum!..
İşin tuhafı, sanatçı seçiminde karar merciinin TRT gibi milli bir kurum olması da duble rahatsızlık veriyor.. İlanen duyurulur..

YASİN OKUYAN BAŞBAKAN..
Önce Başbakan Tayyip Bey’e “maşallah” diyelim de nazar deymesin!.. Ve ardından ilave edelim; “Allah kendisini kem gözlerden saklasın”..
Evet kıymetli dostlar.. Önceki hafta ALS hastalığından vefat eden eski futbolcu Sedat Balkanlı’nın eşi Nuran Hanım bakın neler anlatıyor;
“Başbakan Tayyip Erdoğan ile rahmetli eşim Sedat'ın dostluğu 15 yıl öncesine, yani Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu döneme dayanır.. Sedat’ın hastalığının ortaya çıkmasının ardından aramızdaki dostluk daha da kuvvetlendi.. En zor günlerimizde Başbakan Erdoğan sağolsun hep yanımızdaydı.. Başbakanımız, Sedat vefat ettikten birkaç gün sonra cumartesi günü bizi ziyarete geldi.. Sedat’ın ruhuna Yasin-i Şerif okudu.. Onun dualara ihtiyacı var, dedi.. Çok güzel bir geceydi.. Bizi rahatlattı.. Kendilerine müteşekkiriz..”
Evet, söylenecek hiçbir şey yok.. Bu aslında özlenen değil, olması gereken bir tablo..
Ağzı dualı, Yasin-i Şerifi ezbere okuyan bir Başbakan!..
Sedat’a bir kere daha rahmet diliyoruz..
Hamiyetli Tayyip Bey’e de bu vefalı ve Müslümana yakışır tutumundan dolayı en kalbi muhabbetlerimizi gönderiyoruz..

İKİNCİ AYSUN VAK’ASI..
Tiyatrocu Zeliha Berksoy bir televizyon kanalında “cahillerin oyuyla demokrasi olmaz” diyor ve Türk halkının 50 yıllık bir süreç içerisinde cahil bırakıldığını belirterek çağdaş eğitim seferberliği yapılmasını öneriyor..
Bu sözlerin benzerini geçen yıl da Aysun Kayacı söylemişti.. 0 da bir televizyon programında “benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi” diye sormuştu..
Aslında sıkıntı şu; Türkiye’de sanatçı olduğunu iddia eden ve kendilerini matah bir şey zanneden bir güruh var.. Bunlar, köylüyü yok sayar.. İşçiyi, esnafı cahil görür.. Kısacası; garibanı, tahsilsizi, adamdan saymaz.. Bunların gözünde zenginin, paralının itibarı vardır.. Zengin, karacahil bile olsa fark etmez.. Parası olsun yeter!..
Ama cennetmekan 0smanlı da bunları adamdan saymamış!.. 0 zaman ki kadı efendiler, tiyatrocunun, şarkıcının, kantocunun, şahitliğini, “çok çabuk yalan söylerler, güvenilmez insanlardır” düşüncesiyle kabul etmemiş..
Bunu ben söylemiyorum, ciddi tarihçiler söylüyor..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi