İslâm Atom Bombası
Batı, Pakistan'ın İslâmcıların yönetimine geçmesinden birçok sebepten dolayı korkar. Kuşkusuz bu korku, diğer Müslüman ülkeler için de geçerli; lâkin Pakistan ile herhangi bir Müslüman ülkenin İslâmcıların yönetimine geçmesi, elbette aynı anlama gelmez. Çünkü Pakistan, nükleer silahlara sahip tek Müslüman ülkedir.
Sahip olduğu nükleer silahları, ait olduğu medeniyet havzasıyla etiketlenen tek ülke Pakistan'dır.
Neden acaba? “İslâmic Atomic Bomb” (İslâm Atom Bombası) etiketi, neyi kurgulamaktadır?
“Taliban, El Kâide ve İslâm Atom Bombası”nın beraber zikredilmesi, bana göre, Pakistan'a yönelik bir eylem planının kod adıdır. Hedeflenen eylemi meşrulaştırmak üzere korku salmak hedefleniyorsa, insan iradesini esir alan bundan daha etkili bir formül olmasa gerek!
Hâlbuki asıl nükleer silahlar, diğer medeniyet havzalarında teşekkül etmiş ülkelerin elinde. Onların silahlarının dinlerine yahut ait oldukları medeniyete atıfla isimlendirildiğini duydunuz mu hiç?
Protestan Amerika ve İngiltere'nin her türlüsünden kitle imha silahları mevcut. Bu gerçek kimseyi alarma geçirmez. Nükleer silahı siviller üzerinde kullanmış ilk ve tek ülke ABD olmasına rağmen geçirmez...
Katolik Fransa'nın atom bombaları da sorun teşkil etmez. Ortodoks Rusya'nın, Brahman Hindistan'ın, Budist ve Konfiçyan Çin'in nükleer silahları da sorun değil. Yahudi İsrail ise dişine kadar nükleer silahlarla donanmış durumda.
Farklı medeniyet havzalarına mensup bu ülkelerin kitle imha silahları, medeniyet ve din eksenli bir sorun konusu yapılmazken, neden Pakistan'ın silahı yapılıyor? Pakistan'ı diğerlerinden ayıran nedir?
Bu çifte standartın, Pakistan'ın ait olduğu medeniyet havzasıyla irtibatlı olduğunu düşünüyorum.
Yukarıda saydığımız farklı medeniyet havzalarına mensup ülkeler, dünya görüşü ve öngördükleri siyasi model açısından bir farklılık arz etmezler. Modern paradigma hepsinin ortak noktası. Kültürel farklılıklar ise aynı modelin farklı aksesuarları hükmündedir. Bu modelin dışında farklı bir model arayışında değillerdir.
Pakistan'ı farklı kılan da bu, zira mensup olduğu medeniyet havzasının mütedeyyin insanları uzun yıllardır kendi modellerini kurma mücadelesi veriyorlar. Batı bu arayışı bir meydan okuma olarak algılamaktadır.
Pakistan'ın tarih sahnesine çıkış sebebi, İslâm medeniyetine ait olma iddiasıdır. Ve bu aidiyet, Pakistan Anayasası ile de garanti altına alınmıştır. Buna göre, Pakistan bir İslâm devletidir ve İslâm dinine aykırı bir kanun çıkartılamaz.
Bundan dolayıdır ki; Pakistan'daki İslâmî partilerin Anayasa’ya mündemiç dünya görüşünü değiştirmek gibi bir talepleri yoktur. Bilakis, yapmak istedikleri, Anayasa’nın kurucu ruhunu hayata geçirmektir. Söylemlerinde açıkça İslâm karşıtı olmayan ama icraatlarıyla seküler değerleri ülkeye hâkim kılan diğer partileri ise Anayasa’ya aykırı davranmakla itham ederler.
Pakistan'ın İslâmî meyilli partilerin yönetimine geçmesi, her zaman ihtimal dâhilindedir. Bu ihtimal ise Pakistan için hem anayasal bir durumdur, hem de millî iradenin yansıması olur.
Bunları söylerken küresel medyanın Taliban dediği yapılanmanın, nükleer Pakistan'ı ele geçirme ihtimalinden bahsetmiyorum. Böyle bir ihtimal olmadığını belirtelim. Bugün çatışmaların yaşandığı mıntıkada yerleşik halkın 2.5 milyon civarında bir nüfusa sahip olduğunu ve bu nüfusun 170 milyonluk Pakistan içinde devede kulak kaldığını hatırlatmak bile kâfîdir.
Bizim İslâmî yapılardan kastımız, bu ülkenin aslî yapılarıdır. Yani Pakistan'ı kuran ruhtan ve bu ruha sahip çıkan köklü yapılardan bahsediyorum. Onlar, Batı'yı asıl korkutan güçlerdir.
Onların iktidara gelmesi demek, İslâm medeniyetini yeniden inşaa arayışlarının güçlenmesi demektir. Korkunun temelini de, Pakistan'ın Müslüman coğrafyada İslâm medeniyeti inşaası faaliyetlerini nükleer koruma altına alacak olmasıdır.
Nükleer silahların korumasında İslâm medeniyetinin yeniden inşaa edilmesi gayretleri böylece sağlam bir zeminde ve maksimum düzeyde dış müdahalelerden âzade yaşanabilecektir.
Bir daha altını çizelim. Batı'yı, nükleer silahların vahşetle karikatürize edilen Taliban ve El Kâide gibi güçlerin eline geçmesi ihtimali korkutmuyor. Zira böyle bir ihtimal yoktur.
Bu türden korkuları üreten Batı, şeytanlaştırılan Taliban ve El Kâide bahanesiyle; hem nükleer silahları elimine etmek, hem de İslâmî eğitim kurumlarını Pakistan'ın İslâmlaşması sürecinde bertaraf etmek istemektedir.
Böylece nükleer gücünü Müslüman ülkeler üstünde Demokles’in kılıcı gibi sallamak isteyen ama Pakistan nükleer silahının etkisiyle bunu yapamayan İsrail de rahatlamış olacaktır.
Pakistan nükleer silahlarını dünyanın gündeminden düşürmeyen birinci ülkenin İsrail olması, sanırım yeterli derecede açıklayıcı olsa gerektir.
Sonuçta ise bir medeniyet hamlesi nükleer korumadan mahrum bırakılmak istenmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.