Akif Emre

Akif Emre

'Barış endüstrisi'nin mayınları

'Barış endüstrisi'nin mayınları

Yeni bir endüstri türüyle karşı karşıyayız. Sorunu "Filistin sorunu" olarak tanımladıktan sonra Ortadoğu barışından bahseden, her türlü musibetin sorumlusu olarak "Filistinli teröristleri" gören ama yine de bölgeye barış getirmekten bahseden bir sistemden bahsediyoruz. Her ne kadar "Filistinli teröristlerin" yerini Hamas'lı "aşırı dinciler" almış olsa da daha işin başında "Filistin sorunu" etiketiyle suçlunun ilan edildiği bir barış anlayışından bahsediyoruz.

Obama'nın "iki devletli" çözüm konusunda ısrarlı görünen tavrına bakarak iyimser olmak isteyenler çıkabilir. Oysa Obama'nın tavrı ne ilk ne de son. Bilakis, bu tavrın barış endüstrisisinin üretim bandına sürülmüş yeni bir malzemeden başka bir anlamı olmayacak gibi görünüyor.

Obama'nın iki devletli çözümünden ne anlaşılması gerektiğine geçmeden önce şu açıklamaya bir bakalım: "Barış görüşmelerinin Filistin heyeti başkanı Ahmed Kurey, barış sağlanması için İsrail'in Batı Şeria'daki tüm yerleşimleri tahliye etmesi gerektiğini açıklarken, büyük yerleşimlerde evlerini terk etmek istemeyen İsrail vatandaşlarının Filistin vatandaşı olarak Batı Şeria topraklarında yaşamaya devam edebileceklerini savunuyor." Bu kritik açıklamanın gelecekte kurulacak Filistin devletinin temellerine döşenmiş mayınlar haline gelecek yerleşimci meselesinde barış endüstrisinin taleplerinden bağımsız düşünülemeyeceği açık.

Obama'nın danışmanlarının Ortadoğu barışı konusunda verdikleri raporu okuduktan sonra Kurey'in sözlerinin ne anlama geldiği daha iyi anlaşılabilir. Bütün Amerikan başkanlarının yıllardır yaptığı Batı Şeria'da Yahudi yerleşimlerin durdurulması çağrısından hemen sonra Filistinlilerin hiçbir taviz almadan bu açıklamayı yapmaları nasıl yorumlanmalı?

Obama yönetimine Brent Scowcroft'un (eski Ulusal Güvenlik Danışmanı) gönderdiği raporda yeni başkanın yol haritasını izleyebiliriz. Scowcroft, barış için son altı ila on bir aylık bir süre kaldığı uyarısını yapıyor ve bir Filistin devletinin kurulmasının desteklenmesi gerektiğini savunuyordu. Fakat kurulacak bu Filistin devleti, 1967 sınırlarına dayalı, askerden arındırılmış, budanmış bir devlet olacak. İsrail, Batı Şeria'daki yerleşimleri ilhak edecek ve Filistinli mültecilere dönüş hakkı verilmeyecek. Bu "devletimsi" NATO liderliğindeki çok uluslu güç tarafından süresiz olarak işgal altında tutulacak ki Scowcroft grubunun önerisine göre bunlar arasında İsrail askerleri de olacak.

İsrail'in Amerika'ya karşı hırçın çocuk rolü yapıp yeterli para ve desteği aldıktan sonra bildiğini okumaya devam ettiği süreç, yeniden yaşanacak gibi görünüyor. Filistin yönetimi de iktidarı pahasına; şimdiden değil bir karış toprak kurtarmak, Kudüs'ü başkent yapmak ya da doğdukları topraklarından sürülen Filistinlilerin dönüşü konusunda ilerleme kaydetmek; hadım edilmiş bir devlet adına şimdiden Batı şeria'daki yerleşimcileri sürekli kılacak formülü arıyor.

Barış endüstrisi sadece Amerika-İsrail arasındaki bir ticaretten ibaret değil. Bu işe küçük bir parça pastaya razı olacak Filistinli yöneticiler de kıyısından dahil.

Obama'nın Beyaz Saraya oturmasıyla daha da belirginleşen durum, bu endüstriye Türkiye'nin de dahil edilmek istenmesidir. Suriye'nin de barış endüstrisinin gerektirdiği standartları yakalaması şartıyla sürece dahil edilmek istendiği ortada. Bunun içine gerektiğinde terbiye edici her türlü tehdit ve korkutma da dahildir. Ne var ki standart yükseltme işinin Türkiye'ye havale edildiği anlaşılıyor.

Türkiye'nin Suriye sınırındaki mayınlı alana İsrail'i yerleştirmesi anlamına gelen plan da bu barış endüstrisinin patronlarının taleplerinden bağımsız değil. Obama'nın Türkiye'yi resmi olarak ilk ziyaretinin bunca övgüye mazhar olmasının faturası ödetilmek istenmektedir. Clinton'un mecliste yaptığı konuşmadan sonra önümüze konan faturaları hatırlayalım. Demokrat başkan Clinton'ın işaret ettiği yeni misyonla neo con etkisindeki Bush'un talepleri aynı stratejiye yönelikti.

Bölgede barıştan çok barış endüstrisinin acımasız ve karanlık pazarlıkları kol geziyor. Afpak olayları ve Filistin- İsrail görüşmeleri bu endüstrinin hammadesini oluşturuyor. Türkiye'nin önüne konan faturaların karşılığı olarak mayınlı alanların İsrail'e ihale edilmesi istenmektedir. AKP işbaşına geçmekle hükümet olmak arasındaki en önemli uluslar arası sınavlarından biriyle karşı karşıya.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Akif Emre Arşivi