Ne oluyor bu gençlere?!

Ne oluyor bu gençlere?!

Ankara’da lise öğrencisi olan ve hepsi de 17 yaşındaki beş tane genç, aşırı sür’at sonucu meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybetti... Beş tane aile ocağına ateş düştü... Şimdi o analar, babalar, bacılar, kardeşler feryad-u figan ediyor. Ateş düştüğü yeri yakar. Gençler halı sahadaki maça gitmek için yola çıkmış, fakat aşırı hızdan yolun karşı tarafına geçip, bir başka araçla çarpışmış... Yazık, beş tane gencecik hayat, daha baharında sönüverdi!
Hemen her gün böyle haberler eksik olmuyor. Ya uçurumdan uçan, ya takla atıp karşı yola fırlayan, yahut arkadan bir kamyonun altına giren araçlar... Sebep belli. Genellikle aşırı hız. Yollarda yarış yapan, zikzak çizen densizler. Bunların çoğunluğu genç ama, yaşını başını almış, yani saçı sakalı ağarmış magandalar da epeyce fazla. Sonradan görme zenginler ve onların şımarık çocukları, lüks arabalarıyla, bilmem kaç yüz bin dolarlık cipleriyle, gaza bastıkça basıyor ve çok geçmeden de elim bir kazaya karışıveriyor.
Sosyal yaralar büyüyor... Gençlerin merkezinde yer aldığı ürkütücü olayların ne kadar farkındayız acaba? İki gün önce, kız meselesi yüzünden 15-16 yaşındaki gençler arasında çıkan kavgada bir genç bıçaklanarak öldürüldü. Aynı gün bir başka olayda, ablası cinayetten mahkum olan bir kız, bir başka kızın boğazını jiletle kesti... Bundan bir süre önce de, dört tane kızın bir başka kız çocuğunun yüzünü jiletle doğraması gibi korkunç bir hadise yer aldı medyada. Daha rüşt yaşına gelmemiş erkek çocuklar, kız meselesi yüzünden; aynı çağdaki kız çocukları erkek arkadaş paylaşamamak yüzünden, birbirlerini bıçaklıyor, jiletliyor, boğazlıyor, doğruyor... Şu felakete bakar mısınız! Ne oluyor bu gençlere?
Üç aydan beri, testere ile kafası vücudundan ayrılan 17 yaşındaki bir genç kızın tüyler ürpertici şekilde katledilişi konuşuluyor. Anlatılan hikayeler, konuşulan ihtimaller, akıllara ziyan. Zanlı kişi aynı yaşlardaki erkek arkadaşı... Ne oluyor bu gençlere diyoruz ama, esasen ‘NE OLUYOR BU CEMİYETE?’ dememiz gerekiyor. İstanbul Emniyet Müdürü, başı testere ile kesildikten sonra, cesedi gitar kılıfı içinde çöplüğe bırakılan talihsiz kız çocuğu için; “Aile acaba kızının yaşantısını merak etti mi, kızlarına sahip çıktı mı?” diye sorduğu için, bir kısım medya tarafından neredeyse tefe kondu? Vay efendim, sen nasıl böyle söylersin diye...
Bu medyanın bir kısım yazar çizeri, yönetmeni vs. tam bir mübtezellik içinde. Kendi rezil yaşantılarını, yatak yorgan hikayelerini bile, yazı diye köşelerinde okuyuculara sunuyorlar. Bazı teşhirci kadınlar, “devrim yapma” hesabına köşe başlarına oturtulup, her türlü kepazeliği yazmalarına zemin açılıyor... Çok çok azınlıktaki lümpen takımı, sanki toplumun büyük kısmı onlar gibi düşünüp yaşıyormuş gibi, bir de utanmadan sosyalleşme iddiasıyla bu yoz yaşantıyı empoze ediyor... Bunların yönetiminde olan ve “büyük” diye lanse edilen gazetelerin internet siteleri, pavyonların neonlu reklam tabelası gibi... Bazı yabancı ülkeler, bunları porno sitesi kapsamında yasaklıyor ama, ülkemizde nedense ses çıkaran yok...
Cemiyeti ifsat eden muzır yayınlar çoğaldıkça, başta gençler olmak üzere toplum katmanlarında tefessüh başlıyor. Her türlü ahlaksızlık, sapık ilişkiler, çocuk tacizleri ürkütücü boyutlara tırmanmış ama, lümpen yaşantıyı savunanlar için değişen bir şey yok. Vur patlasın çal oynasın...
Televizyonlardaki programlara, dizilere bakın yeter. Her şey ortada. Ondan sonra da gençliğin yüz yüze geldiği felaketleri konuşuyoruz. Evvela aile düzenini mahveden, ahlaki değerleri temelinden dinamitleyen her türlü propaganda ve yayının dayatılmasına çare bulmak lazım.
Bir lisede namaz kılınmış olmasına, kız yüzünden birbirini öldüren gençlerin dramından daha fazla sansasyonel yaklaşan medya, kendisine çekidüzen vermedikçe, gençliği kurtarmak hayal. Yazık, çok yazık!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi