Dizi tutsağı bir toplum!..

Dizi tutsağı bir toplum!..

Türk toplumu, korkunç bir tasallutun altında... Önceleri yabancı dizilerle başladı bu iptila...
Hani her sahnesinde mutlaka herkesin içki içtiği, her fırsatta birbirine sırnaştığı o pespaye diziler. Kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan; her biri örf ve adetlerimizi temelinden dinamitleyen, her türlü ahlaksızlığın, kepazeliğin sergilendiği diziler... Uzun yıllar toplumu tam anlamıyla esir alan bu diziler, son zamanlarda pazarı büyük çapta yerli taklitlerine bıraktı.
Artistlerin isimleri - cisimleri değişti ama, senaryolar neredeyse tıpa tıp aynı. Güya Türk toplumunun ortalama tiplerini canlandıran bu oyuncular da, Kuzey Amerikalı Corç, yahut Güney Amerikalı Alehandro veya İzabella gibi bir hayat sürüyor. Aile içi davranışlar, tavırlar Batı toplumundan farksız. İçkisiz sofra hemen hemen yok. O sofraya oturup içki içmeyen de yok... Tabii bu dizilerin toplum hayatını ne derece gerçekçi biçimde yansıttığına dair, herhangi bir endişe ve hassasiyet da yok. Genellikle “mutlu azınlık” diye tabir edilen, toplumun çok dar bir kesiminin; kendi dünyalarına mahsus süfli yaşantısının bütün cemiyete şamil bir durummuş gibi yansıtılmasının, aile yapısını; örf ve adetlerimizi, gelenek ve göreneklerimizi, temelinden dinamitlediği tartışma götürmez bir gerçektir. Diziler yolu vasıtasıyla, toplumu ayakta tutan bütün değerlerimiz kökünden sarsılıyor, öldürücü derecede tahrip ediliyor.
Elbette bu durum dizilerden rant devşirenlerin hiç umurunda değil. Tam aksine onlar, dizilerin reytingini yükseltmek için her türlü provokasyona; evet ifadeyi bilinçli olarak kullanıyorum, her türlü provokasyona başvuruyorlar! Eskiden, yani özel televizyonların olmadığı dönemde; her yılbaşı yaklaştığında, basında bir tuhaf söylenti yayılırdı: Acaba yılbaşı gecesi TRT’de dansöz oynayacak mı, oynamayacak mı? Olay böyle başladı, daha sonra ‘Kaç tane dansöz çıkacak?’ raddesine vardı. Şimdilerde bu hikaye çoook geride kaldı.
Dansözün olmadığı bir program veya dizi var mı, ona bakmak lazım. Şimdi en yaygın şekilde yapılan şey, dizilerde yer alan rezil sahnelerin propagandası... Her biri, toplumun temel taşı olan aile yapısını ve evlilik müessesesini doğrudan hedef alan gayri meşru ilişkilerin hikayesi, tabii bir şeymiş gibi anlatılırken, en ufak bir eleştiri getirilmiyor. Yani rezaletin bini bir para! Bilmem hangi dizideki sevişme veya tecavüz sahnesi, günlerce gazetelerde haber konusu yapılıyor... Magazin basınında böyle rezil sahnelerle ilgili o kadar seviyesiz dedikodular yer alıyor ki, tek kelime ile iğrenç! Günlerdir bilmem hangi futbolcunun, manken ve dizi oyuncusu olan nişanlısının, dizideki partneri ile öpüşüp öpüşmeme meselesi kritik ediliyor. İşi bu derekeye düşürdüler yani.
Manzaraya bakılırsa, sanki Türk toplumunun her ferdi, içki kadehi ile uçkur meselesi arasına sıkışmış kalmış gibi bir durum söz konusu!.. Altmış yaşını çoktan geçmiş bir kadın şarkıcının pavyon kıyafeti ile devletin resmi televizyon kanalına çıkması bir yana, onun utanç verici görüntüsünün kamufle edilmesi, ülkenin mühim bir meselesi gibi tartışmaya açılıyor iyi mi! Sizce, bu derece sefil bir durumun izahı ne olabilir acaba?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi