Genelkurmay, cemaat ve iktidar
Genelkurmay Askeri Savcılığı, tartışmalı belgenin kendilerine ait olmadığını ve kovuşturmaya yer olmadığını açıkladı.
Önce şu sözleri hatırlayalım:
‘Bugün de bazı din eksenli cemaatler, kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu olarak takdim etmekte ve çeşitli nedenlerle de görünürde kendilerinin güçlü bir konuma geldiğine inanmaktadırlar. Her fırsattan istifade ederek, destekleyicilerinin de yardımıyla Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu yapılanlara karşı, hukuk devleti kapsamında Türk Silahlı Kuvvetlerinin tepkisiz ve etkisiz kalacağını düşünmek ise büyük yanılgıdır.’
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, 14 Nisan tarihli konuşmasında bunları ifade etmişti.
TSK ve Gülen Hareketi arasındaki gerginliğin en somut yansıması bu sözlerle gerçekleşmişti.
* * *
Başbuğ’un konuşmasını değerlendirirken söylediklerimi bir kez daha hatırlatmak istiyorum. (Star, 17, 20,23, 24 Nisan tarihli yazılar)
‘Konuşmanın sonundaki ‘dini cemaatler’ eleştirisinin, bal gibi bir tek cemaati işaret ettiğini ve bunun da giderek tırmanan bir güç çatışması olduğunu konuşabilir miyiz? Açıkçası ortada Fethullah Gülen hareketine yönelik bir meydan okuma olduğunu, bunun da önümüzdeki döneme damgasını vuracak asıl gelişme olduğunu söyleyebilir miyiz?’
‘Obama’nın ziyareti sonrasında çatışmanın dozunun daha da sertleşmesini manidar bulabilir miyiz? Buradan hareketle tarafların uluslararası alanda karşılıkları ve destekleri olduğunu düşünebilir miyiz? Türkiye’nin yeni rolü filan derken, tüm bunların bir ‘rol kapma’ telaşı olduğunu, siyasi iktidarın bu zorlu kapışmada arada derede sıkıştığını yazabilir miyiz?’ ‘Acaba bu çatışma, taraflardan birisinin, diğerinin gösterdiği hedefe düşman olmasıyla mı ilgili? Daha açıkçası, TSK ile Gülen hareketi arasındaki bu gerilim, hedef farklılığından mı kaynaklanıyor?’
‘Doğrudan siyasi iddiası olmayan ve daha çok dini fonksiyonları olan yapıların, sosyal ve ekonomik talepleri, iddiaları daha belirgin hale gelmiştir. Bugün herkesin sormaya çalışıp etrafında dolaştığı soru şudur: Acaba giderek güçlenen bir dini cemaat, zaman içinde siyasete doğrudan talip olur, sözgelimi bir siyasi parti kurar mı?’
* * *
Askeri savcılığın yaptığı açıklama bu tartışmayı bitirir mi?
Hayır, tam aksine daha işin başındayız. Askeri Savcılığın açıklaması bir hamledir, meydan okumadır. CHP ve MHP’nin bulunduğu siyaset hattının nerede duracağı çok açık. Asıl merak edilen, AK Parti iktidarının bu açıklama sonrasında nasıl bir duruş sergileyeceği. Hükümet, zaman zaman çıkışlar yapsa da, şu ana kadar bu çatışmanın ortasında sıkışıp kalmış görüntüsünü aşamadı. Unutmayalım. Mesele, belgenin sahte ya da gerçek oluşunun çok ötesinde bir çatışmadır ve çatışmanın tarafları hükümeti kendi talepleri konusunda yanlarında tutmaya çalışmaktadır.
* * *
Ben tezimde ısrarlıyım.
Eğer birilerini düşman ilan etmişseniz, gün gelir pazarlığa oturursunuz. Göreceksiniz, Türkiye’nin yakın geleceğinde bu pazarlığı ve karşılıklı atılan adımları izleyeceğiz. Siyaset, alacağı pozisyona göre, ya şekillendiren ya da şekillenen olacak.