Buyurgan laiklik arkeoloji müzesine
Cumhuriyet kuruldu kurulalı, “Dini siyasete karıştırmayacağız” efelenmesiyle karşı karşıyayız.
Bu efelenmenin temelinde de, jakoben aydınlanmacıların laiklik algısında yatan; “Siyasete din karışmamalı, bu laikliğin gereğidir” önkabûlü vardır.
Laikliğin sadece bunu vaz’ ettiğine inananlar bizde az değildir. Bu zeminde nice zulümlerin irtikâb edildiği de bu ülkenin yakın tarihinin bir gerçeğidir.
Bu parçacı yaklaşım da, “Lâ takrabu salât” (Namaza yaklaşmayın!) âyetini okuyan Bektaşi’yi çağrıştırıyor. “Âyeti tamamlasana!” dendiğinde de, “Ama ben hâfız değilim ki!” demiş hınzırca..
Âyetin devamındaki, “Ve entum sukâra” (içkiliyken) kısmını atlayarak, “Sarhoş iken namaza yaklaşmayın” hükmünü, “Namaza yaklaşmayın” tahrifine dönüştürmüş. Bînamazlığı meşrulaştıran Bektaşi cinliği velhâsıl.
“Laiklik siyasete dini karıştırmamaktır” diyenlerin hâli yukarıdaki darbımeselde anlatılan Bektaşi’nin hâline çok uymaktadır.
“Laikliğin diğer mütemmim cüz’ünü (tamamlayıcı parçasını) de zikretseniz” dediğinizde, “Ben okuma bilmem” demeseler de, ama o anlama gelen “Bize özgü şartlar”ı sıralayıp dururlar...
Sittin senedir kulağımızı tırmalayan nakaratı yani...
Bize özgü şartlar da ne ola ki!..
Yoksa toplumsal yapımızla dayatılan yasakçı laiklik arasında bir doku uyuşmazlığı mı vardır, bize has şartlardan bahsediliyor!?
Dünyada, laikliğin ilk şartı; siyasetin dinî hükümlerin bağlayıcılığından izole edilmesi ise, ikinci şartı da, devletin ve devlet erkini elinde tutan kadroların dine müdahale etmemeleridir.
Böyle bilinir ve böyle uygulanır.
Bunun istisnaları da vardır elbette. İstisna kabilinden olanlar da; sömürgeci ülkelerin sömürdükleri bazı ülkelere has uydurdukları laikliktir; Cezayir misâlinde olduğu gibi.
Zamanında Cezayir’e bu tarz laikliği dayatmış Batı laikliğinin katı merkezi Fransa’da bile laiklik bir bütün olarak uygulanır.
Türkiye bir sömürge olmadığına, Batılılaşmaktan hedef ise muasır medeniyetler seviyesini yakalamak olduğuna göre, muasır medeniyet denilen dünyanın laiklik anlayışının bizde de hâkim olması gerekmez mi?
Bu anlamda Türkiye laiktir, diyemeyiz. Çünkü bu ülkede laiklik ilan edildi edileli devlet dine her türlü müdahalede bulunabilmiş bir geçmişe sahiptir.
Hem dine müdahalede bulunmuş, hem de dindara. Hem halkın açtığı câmilere el koymuş, hem de oralara imamlar atamıştır.
Hem dindarların dini eğitim vermeleri için örgütlenmelerine izin vermemiş, hem de ilahiyat fakülteleri açarak kendi din anlayışını öğretmiştir.
Laik devletin başı çıkıp da dini tanımlamaz Batı ülkelerinde. Laikliğin kurgusu gereği tanımlamaması da gerekir. Dini, dinî metinler ve din ulemâsı tanımlar, laik devlet değil. Bizde böyle olmadığı açık.
Müslümanların çocuklarına Kur’an eğitimini hangi yaşa vardıklarında vermeleri gerektiğini dahi laikler belirliyor.
Bir Genel Kurmay Başkanı yine kendi ifadesi ile, Kutlu Doğum haftası etkinliklerinde çocuklar ilahi okudular diye muhtıra vermeye vardırabilmiştir işi...
İlahi okumak devleti nasıl bir muhataralı duruma düşürmüştür ki, bir memur, halkın temsilcilerine muhtıra verebilmiştir bu ülkede?
Milli iradeyi sınırlamanın bahanesi “mürtecî siyasiler”, vesayet rejiminin gerekçesi laiklik, darbe yapmanın meşru zemini “irtica tehlikesi” olabiliyorsa, demokrasi nerede diye sormazlar mı?
Dinî alana müdahale de etmiş, dindarların haklarını da gasbetmiştir buyurgan laikler. Müslümanların güncel hayatlarını inançlarına göre tanzim etmesine izin vermemeyi laikliklerinin bir gereği olarak savunmuşlardır.
İnananların vergisini alıp taleplerini tehlike gören jakoben laikler, bunu yaparken aslında laikliğin bir gereği olan devletin farklı dinler ve ideolojiler karşısında tarafsız olma iddiasını da berhava etmişlerdir.
Mü’minlerin yaşam alanını daraltan laikliğin kaldıraç gücü “Bize özgü hâl” ise eğer, o zaman laikliğin bizim toplum yapımızla uyuşmadığını söylemiş olurlar, bilmem anlatabildim mi!
Bunlar, dayattıkları yasaklarla dini de karikatürize ettiler, laikliği de..
Bu trajediye son vermek için buyurgan laiklik artık arkeoloji müzesine kaldırılmalı. Vatandaşlarına güvenmeyen bir devletin yaşama şansı yoktur. Maaşlarını, beğenmedikleri halktan alan darbeci memurlar, o halkın memurları olduklarını zor da olsa içlerine sindirmeli artık.
“Die hard”çılığa özenmenin kimseye faydası yok. Bunu çocuklarına bile anlatamazlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.