Ahmet Varol

Ahmet Varol

Moro’da da gerginlik

Moro’da da gerginlik

Çin işgali ve zulmü sebebiyle Doğu Türkistan’da başlayan gerginlik ve sıkıntı sürüyor. Çin zulmüne karşı tepkiler de sürecek. Fakat biz bugünkü yazımızda uzun süreden beri gündemde olmayan ama İslâm dünyasının kanayan yaralarından biri olmaya devam eden Moro’dan söz etmek istiyoruz.
Moro’da son günlerde gerginlik arttı. Müslümanların özgürlük mücadelelerinin devam ettiği bölgeleri hedef alan askerî şiddette artış oldu. Fakat dünya gündeminde çok fazla yer almadı.
Son gerginlikten önce 5 Temmuz Pazar günü, güneyde yani Müslümanların özgürlük mücadelesi verdiği bölgede yer alan Cotabato kentinde bir katedral yakınında bombalama oldu.
Komplo teorileri üretmeyi sevimli bulmamakla birlikte bu hadise ve devamında yaşanan gelişmelerle ilgili birtakım tereddütlerimi dile getirmeden geçemeyeceğim. Resmî açıklamalarda bombalamanın bir katedral yakınında askerî aracın geçtiği sırada gerçekleştirildiği dile getirildi.
Bazı açıklamalarda askerî aracın geçtiği esnada gerçekleştirilmesine dikkat çekilirken, bazılarında da insanların ayin için toplandıkları sırada düzenlendiği vurgulanıyordu. Tahmin ediyoruz birincisine suçlamanın inandırıcı olması için ikincisine de suçlananlara yönelik kin ve nefret duygularının tahrik edilmesi amacıyla vurgu yapılıyordu.
Filipinler ordusu yetkililerinin olaydan hemen sonra daha ortada hiçbir delil yokken ve bir sahiplenen ortaya çıkmamışken eylemi Moro İslâmî Kurtuluş Cephesi’ne yüklemesi bu gibi eylemlerle bağlantılı stratejileri akla getiriyor.
Bu tür olaylarda, zihinler en iyi olayların sıcaklığının devam ettiği, akılların değil duyguların etkili olduğu anda yönlendirilir. Böyle bir yönlendirmenin ardından yapılacak saldırıların gerekçeli ve kalabalıklar tarafından onaylanması daha kolay saldırılar olduğu bilinmektedir.
Moro İslâmî Kurtuluş Cephesi’nin suçlamaları reddetmesine ve eylemle hiçbir ilgilerinin olmadığına dair açıklama yapmasına rağmen Filipinler yönetiminin bu hareketi hedef alan saldırıları şiddetlendirmesi de olaydan sıcağı sıcağına yararlanma taktiğine işaret etmektedir.
Moro’da 1992’den bu yana yani 17 yıldır bir uzlaşma zemini oluşturulması ve en azından Müslümanların yoğun olduğu bölgelere özerklik verilmesi suretiyle sükûnet sağlanması için çalışmaların sürmesine rağmen çatışmalar son bulmamış, kan durmamıştır. Geçen yıl yine bu dönemde yoğun çatışmalar yaşanmış ve can kaybı olmuştu. Aradan geçen bir yıl içinde Müslümanların yaşadığı bölgelerdeki çatışmaların sürmesi sebebiyle önemli sayıda can kaybı ve tahribat gerçekleşti. Geçen ay yani Haziran 2009’da da çatışmalar oldu.
Filipinler ordusunun saldırılarında Müslümanlardan sadece silahlı gerillalar değil silahsız siviller de hedef alınıyor. Evlerine baskınlar düzenleniyor, bazılarının evleri tamamen yıkılıyor. Müslüman köylüleri hedef alan saldırıların, gerçekleştirilen cinayetlerin ve yıkımların gerekçesi bu insanların direnişçilere destek verdikleri ve yardımcı oldukları iddiası.
Gerçek sebep ise Müslümanların toptan düşman kabul edilmesi. Yani Patani ve Filistin’deki duruma benziyor. Patani’de Müslümanların namaz kılarken Budist Tayland Krallığı’nın işgal güçleri tarafından rasgele katledilmesinden bu ayın başında yayınlanan yazımızda söz etmiştik.
Gazze’de bir buçuk milyon insan Hamas’ı iktidara getirme cezası olarak üç yıldır vahşi ambargoyla karşı karşıya. Bütün bu Müslümanların böyle toptan düşman edilmelerinin sebebi topraklarını hâkimiyet altında tutan güçlerin işgalci olmasıdır. Dolayısıyla bu hâkimiyetlerin meşru olmadığını bir kez daha hatırlatalım.
Bugün hâlâ Filipinler’in hâkimiyeti altında yer alan Moro ve Mindanao takımadaları 1970’ten bu yana yani kırk yıla yakın bir süredir Müslümanların bağımsızlık ve özgürlük mücadelesine sahne oluyor.
1992’de Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi’yle Filipinler yönetimi arasında ateşkes sağlanmasının ardından Müslümanların bölgelerine özerklik verilmesi için bir süreç başlatıldı. O zaman direniş grupları arasında ihtilaflar ortaya çıkmıştı ama eğer ki bu süreçte Filipinler yönetimi samimi ve gerçekçi olsaydı mesele kalıcı çözüme bağlanabilirdi. Ama işgalci kendini zayıf hissettiğinde özerklik formülüne yanaşırken, direniş cephesinde yer alanların silah gücünün bir kısmını dağıttığını gördüğünde ise yeniden resmî terörü devreye soktu. Bu yüzden de çözümsüzlük devam etti.
Moro’daki direnişin geçmişi hakkında ayrıntılı bilgi edinmek isteyen okuyucularımıza bizim konu hakkında daha önce yayınlanmış makale ve dosyalarımızı web sitemizden (www.vahdet.com.tr) okumalarını öneriyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi