Dış Güvenlik Genel Müdürü İlker Başbuğ!
- Lütfü Bey; Kemalist kesimin sözcülerine göre, hükümet asker ile polisi karşı karşıya getirmek istiyormuş. Üstadım, bu konudaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
- Hükümet asker ile polisi niye karşı karşıya getirmek istesin? Bence hükümet asker ile polisi aynı seviyeye getirsin! Hadi gelin bu konuda bir zihniyet devrimi yapalım ve alışılagelenden farklı düşünelim. Mesela şöyle düşünelim. Emniyet Genel Müdürlüğü dediğimiz aslında iç güvenlikten sorumlu genel müdürlük değil midir? Emniyet genel müdürü de özünde iç güvenlik genel müdürü değil midir? Öyleyse Genelkurmay Başkanlığı’nın da dış güvenlikten sorumlu genel müdürlük olarak düşünülmesi gerekmez mi? Genelkurmay başkanının da dış güvenlik genel müdürü sayılması gerekmez mi? Zaten Genelkurmay’ca yönetilen ordumuzun asıl görevi de yurdumuzu dışa karşı savunmak, güvenliğini sağlamak değil mi? Ne var ki bugüne kadar Genelkurmay başkanları bırakın dış güvenlik genel müdürü olarak görülmeyi, kendilerini başbakanın bile üstünde gördü. Kendilerini ev sahibi, başbakanları ise istedikleri zaman evden atacakları kiracı gibi gördü. Hukuki olarak Genelkurmay başkanı başbakanın emrinde olsa da, Genelkurmay başkanlarımız fiili olarak başbakanları kendilerinin emrinde gibi gördü. Hiçbir demokratik ülkede görülmeyen bu durum maalesef ülkemizde görüldü. Kaldı ki demokratik ülkelerde Genelkurmay başkanları bırakın başbakanın emrinde olmayı, bir alt makam olan Milli Savunma Bakanı’nın emrindedir. Öyle de olması gerekir. İç güvenlikten sorumlu genel müdür olan emniyet genel müdürü nasıl ki İçişleri Bakanlığı’na bağlıysa, dış güvenlikten sorumlu genel müdür olan Genelkurmay başkanının da Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olması gerekir. Şimdi gelin bu saptamayı son günlerdeki askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasıyla ilgili tartışmalara da tatbik edelim. Ve şu soruyu gündeme getirelim: İç güvenlikten sorumlu genel müdür olan emniyet genel müdürü de, polisler de sivil mahkemelerde yargılandığına göre, dış güvenlikten sorumlu genel müdür olan Genelkurmay başkanının da, askerlerin de sivil mahkemelerde yargılanması gerekmez mi?
UMUTLARI GÜL, BU DURUMA YA AĞLA YA GÜL!
- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını sağlayacak yasayı onayladı. Ancak yasanın onaylanmasından önce Genelkurmay’ı da, CHP’si de, holding medyası da, bu yasayı veto etmesi için “Umudumuz Abdullah Gül” dercesine ondan medet ummuşlardı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Genelkurmay’ıyla, CHP’siyle bu kesimler Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmaması için ellerinden ne geliyorsa sergilemişlerdi. Bunlar “Eğer Abdullah Gül cumhurbaşkanı olursa biz onu tanımayız, Çankaya Köşkü’ne boykot uygularız” demişlerdi. “Biz Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığına alışamayız” demişlerdi. Hatırlarsanız, o günlerde yaptığımız bir sohbette bu konuda ne düşündüğümü sorduğunuzda “Alışırlar, hatta bir süre sonra da Abdullah Gül’e yılışırlar” demiştim. İşte o günlerde “Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığına alışamayız” diyenler, şimdilerde Abdullah Gül’e yılıştılar! Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını sağlayacak yasayı veto etmesi için “Umudumuz Abdullah Gül” dercesine yılıştılar! Dün Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasına karşı gelenler, bugün Abdullah Gül’den medet umar hale geldiler. Kısacası, hani o günlerde “Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığına alışırlar, hatta bir süre sonra da Abdullah Gül’e yılışırlar” demiştim ya, işte şimdi dediğime geldiler. Bu kesimler vakti zamanında “Turgut Özal gibi tarikatçı bir cumhurbaşkanına alışamayız” demişlerdi. Ama sonra Turgut Özal’ın karşısında hep birlikte hazırola geçmişlerdi. Nitekim “Eğer Abdullah Gül cumhurbaşkanı olursa ona selam durmayız” diyen Genelkurmay Başkanı ile paşalar, daha sonra onun karşısında da hazırola geçmediler mi? Dün ve bugün yaptıklarına baktığınızda CHP’siyle, Genelkurmay’ıyla, holding medyasıyla bu kesimler acınacak haldeler. Dedim ya, dün cumhurbaşkanı olmasına karşı geldikleri Abdullah Gül’den bugün medet umar hale geldiler. Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını sağlayacak yasayı veto etmesi için “Umudumuz Abdullah Gül” dercesine acınası bir tavır sergilediler. Gül’ü umut olarak görecek hale gelmeleri acıklı olduğu kadar da komik değil mi? “Umudumuz Gül” diyenlerin bu haline ister ağla, ister gül!
DARBECİLER ZENGİNLERİN KÖPEĞİ GİBİDİRLER!
- Darbeye kalkışacak askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını sağlayacak yasaya ülkemizin en zenginlerinin örgütü olan TÜSİAD da karşı çıktı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- TÜSİAD dediğiniz örgüt, mesela 12 Eylül askeri darbesini en fazla destekleyen örgüt değil mi? Kenan Evren gibi darbeci generalleri baş tacı yapan örgüt değil mi? Darbe, muhtıra dönemlerinde generallerle, bürokratlarla kol kola olan örgüt değil mi? Böylesine bir örgütün, bir ölçüde de olsa, darbecilerin elini kolunu bağlayacak yasaya karşı çıkması gayet normaldir. Belki şimdi akıllara “TÜSİAD darbecileri niçin desteklemiştir” şeklinde bir soru gelebilir? Bu sorunun cevabı basittir. Çünkü darbeci generaller TÜSİAD gibi zenginler sınıfının çıkarları uğruna emekçi sınıfı ezmiştir. Emekçi sınıfın kazanılmış haklarını yok etmiştir. Emekçi sınıfı zenginler sınıfının kulu kölesi haline getirmiştir. Onun içindir ki TÜSİAD’çılar darbeci askerlerin elini kolunu bağlayacak böyle bir yasayı istemezler. Darbeci askerleri güçsüzleştirecek hiçbir şeyi istemezler. TÜSİAD’çılar kendi dediklerini yapmayan sivil yönetimlere karşı darbeci askerlerin güçlü bir alternatif olmasını isterler. Demokrasiyi de ancak işlerine geldiği zaman severler; işlerine gelmediğinde ise demokrasiden hemen vazgeçerler. Askeri darbelerin genel gerçeği şudur ki, askeri darbeler zengin sınıfa, güçlü sınıfa hizmet ederler. Başka bir deyişle, düzenin sahiplerine hizmet ederler. Bir köpek sahibine nasıl hizmet ederse, darbeciler de zenginlere, güçlülere öyle hizmet ederler! Nasıl ki sahibi köpeğinin dişlerinin, tırnaklarının sökülmesini istemezse, zenginler, güçlüler de darbecilerin dişlerinin, tırnaklarının sökülmesini istemezler!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.