Siz sosyalistseniz, biz sosyalist değiliz!
- Lütfü Bey; daha önce Sosyalist Enternasyonal yöneticileri tarafından ağır şekilde eleştirilen CHP, son olarak da Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu Başkanı tarafından ağır şekilde eleştirildi. Solcu denen CHP’nin, dünyadaki solcular, sosyalistler tarafından böylesine eleştirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- CHP solcu, sosyalist değil, Kemalisttir. Tarihsel olarak baktığımızda ise Kemalistler sosyalistlerin katilidir! Nitekim 1921’de sosyalist önder Mustafa Suphi’yi boğdurarak öldürenler Kemalistlerdir. 1948’de sosyalist yazar Sabahattin Ali’nin kafasını parçalayarak öldürenler Kemalistlerdir. 1925’lerden itibaren sosyalist şair Nazım Hikmet’i mahkemelerde süründüren, hapislerde çürütenler de Kemalistlerdir. Geçmişten beri Kemalistler pek çok sosyalisti hapislerde çürütmüşler, işkenceden geçirmişler, katletmişlerdir. Kemalizmi koruyup kollamak için yapılan askeri darbeler döneminde de Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya gibi pek çok sosyalist genç katledilmiştir. CHP Kemalizmi sorgulamadığı, Kemalist kaldığı için bir türlü gerçek anlamda solcu, sosyalist olamıyor. CHP bir türlü dünyadaki solcuların, sosyalistlerin savunduğu değerleri savunamıyor. Örneğin dünyadaki solcular, sosyalistler askeri darbelere karşıdır. Oysa CHP ülkemizin ilk askeri darbesi olan 27 Mayıs’ı da, son askeri darbesi olan 28 Şubat’ı da alkışlamıştır. Dünyadaki solcular, sosyalistler özgürlükçüdür; ama CHP baskıcıdır, yasakçıdır. Dünyadaki solcular, sosyalistler sözde değil özde halkçıdır. CHP’nin ise genlerinde seçkincilik, jakobenlik vardır. Kısacası, CHP ile Sosyalist Enternasyonal gibi, Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu gibi kurumlar arasında birçok fark var. Bu kurumlar ile CHP arasında diktatörlüklere bakışta da derin fark var. Mesela bu sosyalist, solcu kurumlar Suriye diktatörü Esad’a karşı çıkıyor. Oysa CHP Suriye diktatörü Esad’a karşı çıkmıyor. CHP milletvekilleri, eline halkının kanı bulaşmış Esad’ı ziyaret edip elini sıkıyor! Babası gibi elikanlı biri olan Esad’ın diktatörlük rejimi CHP’yi rahatsız etmiyor. CHP Osmanlı söz konusu olduğu zaman padişahlığa, hanedanlığa karşı çıkıyor; ama Suriye’deki Esad hanedanlığına, Suriye’de iktidarın babadan oğula geçmesine karşı çıkmıyor. Neresinden baksanız bu CHP dünyadaki solculara, sosyalistlere benzemiyor. Sadece CHP değil, bizdeki özde Kemalist sözde solcu, sosyalist olanlar da dünyadaki solculara, sosyalistlere benzemiyor. Onun içindir ki dünyadaki solcular, sosyalistler adeta “Eğer siz sosyalistseniz, biz sosyalist değiliz” diyor!
YOLLAR YÜRÜMEKLE AŞINMAZ, AYAKKABILAR YÜRÜMEKLE AŞINIR!
-29 Ekim, 19 Mayıs gibi milli bayramları kullanıp kalabalıkları Anıtkabir’e yürüten, sokaklara döken muhalefet partilerinin sözcüleri, bu yürüyüşlerde “Hükümet istifa” diye bağırılmasına bakarak, hükümetin ilk seçimde büyük oy kaybedeceğini iddia ediyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Yollar yürümekle aşınmaz; ama ayakkabılar yürümekle aşınır! İşin esprisi bir yana, muhalefet partilerinin organizatörlüğünde sokaklara dökülen, meydanlarda toplanan kalabalıkların “Hükümet istifa” diye bağırması, hükümetin ilk seçimde büyük oy kaybedeceğinin göstergesi midir? Bu bağlamda 2007’deki Cumhuriyet mitinglerini hatırlamak gerekir. O mitingleri düzenleyenlerin ifadesine göre, o mitinglerde meydanlara toplananların sayısı beş milyonu aşmıştı. O mitingler AKP Hükümeti’ni ve AKP’nin cumhurbaşkanı adayını hedef almıştı. O mitinglerde de “Hükümet istifa” diye bağırılmıştı. O zaman da muhalefet partilerinin sözcüleri, ilk seçimde AKP’nin büyük oranda oy kaybedip iktidardan düşeceği iddiasında bulunmuşlardı. Ama sonra ne oldu? O mitinglerin hemen ardından seçim oldu. AKP’nin oyları büyük oranda artıp yüzde 47’yi buldu. Bu bize neyi gösteriyor? Meydanlarda kalabalık olanın, sandıklarda cılız olabileceğini gösteriyor. Unutulmamalıdır ki demokrasilerde partileri iktidara sandıklar getirir. Kaldı ki şimdilerde muhalefet partilerinin sokaklara dökebildiği, meydanlara toplayabildiği kalabalıklar, 2007’deki Cumhuriyet mitinglerinde sokaklara dökülen, meydanlara toplanan kalabalıkların onda biri bile değildir. Gençler belki bilmeyebilir; geçmişte Osman Bölükbaşı adlı bir muhalefet lideri vardı. Osman Bölükbaşı’nın konuştuğu meydanlara çok büyük kalabalıklar toplanırdı. Ancak meydanlara çok büyük kalabalıklar toplayan Osman Bölükbaşı’nın genel başkanı olduğu Millet Partisi’ne seçim sandıklarından çok az oy çıkardı. Zaten Osman Bölükbaşı da “Millet bizi dinlemeye geliyor, ama bize oy vermiyor” diyerek siyaseti bırakmıştı. Kısacası, meydanlarda, sokaklarda toplanan kalabalıklara bakıp seçim tahminlerinde bulunmak yanıltıcıdır. Demokrasilerde son sözü söyleyen meydanlar, sokaklar değil sandıklardır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.