Peygamber Ocağı ve Başörtüsü
Geçtiğimiz Cuma günü Burdur’da dövizle askerlik yapanların yemin töreni vardı. Başbakan Erdoğan’ın küçük oğlu Bilal Erdoğan’da yemin edecek askerler arasında bulunuyordu. Gazeteler önce törene Emine Erdoğan’ın da katılacağını yazdılar. Ama tören günü gözler boşuna bayan Erdoğan’ı aradı. Emine Erdoğan askeri alanlarda uygulanan türban yasağı yüzünden tatsız bir durumla karşılaşmamak için oğlunun yemin törenine gitmemeyi tercih etmişti.
Bir insan kaç defa askerlik yapar, kaç defa yemin eder?
Çocuğunuz hayatının en önemli anlarından birini yaşayacak, ama siz hukuk dışı bir yasak yüzünden, bu ana tanıklık edemeyeceksiniz.
Sonrada Asker ocağı peygamber ocağıdır diyeceksiniz.
Peygamber ocağında, Peygamber’in getirdiği ölçülere yasak koymak olur mu?
Ondan sonra da en küçük eleştiride, en küçük sitemde asker düşmanlığı arayacaksınız.
Bir defa şunun adını doğru koyalım.
Askeri alanlarda –türban- yasağı devam ettikçe, Asker ocağı peygamber ocağı değildir.
Hiçbir kurum, hiçbir kişi peygamberin yüce şahsiyetinin arkasına saklanarak hukuk dışı uygulamalara meşruiyet kazandıramaz.
İlker Başbuğ geçen ay yaptığı basın toplantısında TSK’nin din düşmanı olmadığını, Milletin hafızasında peygamber ocağı olduğunu söylemişti.
Bizde öyle olması gerektiğini yazmıştık.
O saygının muhafaza edilmesinin askerin itibarı ve ülke müdafaasında toplumsal desteğin devşirilmesi için şart olduğunu belirtmiştik.
Ama böyle akıl almaz, kültürel değerlerimizle bağdaşmayan yasaklarla olmaz.
Allah’ın,Peygamberin emrine yasak konularak peygamber ocağı olunmaz.
Mesele Emine Erdoğan değil.
Daha önce de askeri sahalara alınmayan tel örgülerin arkasında çocuklarını görmeye çalışan gözü yaşlı analar, babalar görmüştük. Tek suçları baş örtülü ve sakallı olmalarıydı.
Asker bu ülkenin efendisi değildir.
Kimse ülke insanına ideolojik sebeplerle ayrımcılık yapamaz.
Bir taraftan askerin itibarı üzerinde titreyeceksiniz, bir taraftan da o itibarı aşındıracak, gönülleri kıracak akıl almaz uygulamalara imza atacaksınız. Olmaz böyle şey!
Çocuğunu askere gönderen her ananın üstündeki kıyafet nasıl olursa olsun, askeri alanlara girmeye hakkı vardır. Bu kimsenin kimseye bir atifeti değil, hukukun da bir gereğidir.
Asker yıpranmasın diyorsak bunun yolu bellidir.
Milletin iradesine ve değerlerine saygılı olmak.
Bütün vatandaşlarımızı aynı hassasiyetle kucaklamak.
TSK’yı milletin her ferdinin ordusu yapmak.
Bunlar olunca saygı da, itibar da peşinden gelir.
Başbuğ, bu rencide edici uygulamaya son vermelidir. TSK millete yaklaştıkça, millet hafızasındaki ocağı yeniden diriltecek, onu yeniden Peygamberi ile irtibatlandırarak hatırlayacaktır.