Emine Erdoğan da gidemediyse...
Çocuk sayıldığımız ama aklımızın çoğu şeylere erdiği günlerde Ulvi Alacakaptan’ın bir parodisini izlemiştim ve o gün bugündür ezberimdedir.
Bir araştırma şirketi, parodideki ismi HİYAR!
İlk başta itici, argo gibi gelebilir… Ama öyle değil. Açılımı: Halk İçin Yaygın Araştırmalar Merkezi..
Anadolu yollarına düşmüşler, rast gele köylerde araştırmalar yapıyorlar.
Muhtemelen yolda denk gelinmiş bahse konu köylüye.
Farklı şekil ve dillerde sorulmasının ardından zoraki olarak adının Ahmet olduğunu söyleyen köylü, “ikametgahınız?” şeklindeki soruya “iki Ahmet değil oğlum, bir Ahmet” diyecek kadar da enteresan bir tip.
Ancak sorunun iyice ısrara binmesi Ahmet efendiyi acayip kızdırır. Sonunda anlar “ikametgah”tan kastın memleketi olduğunu. Hiddetlenir ve;
-Netcen len benim memleketi. Oraya devlet babam gidemii sen mi gitcen?
HİYAR muhabiri şok olmuş bir şekilde şu cevabı yapıştırır:
-Yok canım, devlet babamın gidemediği yere biz nasıl gidelim. Hıyar mıyız biz. Yani HİYAR’ız da, o kadar da değil…
Evet; devletin gidemediği yer. Küçüklüğümüzün; “Orda bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür, gitmesek de kalmasak da o köy bizim köyümüzdür’ klişesi takılır böyle durumlarda aklıma.
Atalarımız sağolsun, bunun bile karşılığını taa kimbilir ne zamandan vermişlermişler. Şuna bakar mısınız:
-Gidemediğin yer senin değildir.
Devlet babanın gidemediği yere insanlar nasıl gider.
Gelelim konumuza…
10 Temmuz’da (geçtiğimiz Cuma) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan’ın, vatani görevini yaptığı Burdur 58. Piyade Er Eğitim Alay Komutanlığı'nda yemin töreni vardı.
Ondan iki gün önce de Emine Erdoğan’ın, oğlunun yemin törenine katılacağına ilişkin haberler geçti ajanslar.
Aynı ortamda bulunanların istisnasız tamamının aklına, “Başörtüsüyle nasıl katılacak oğlunun yemin törenine?” sorusu geliyor.
Devlet babamın gidemediği yer orası. Devlet babam, çok ister oraya gitmeyi, gittiğim için benimdir demeyi…
Ama gidemez. Emine Erdoğan da gidemedi. Muhakkak gerekçeler olacaktır, mazeretler de olacaktır. Belki bu haber asparagastır, tamamen uydurmadır. Ama ne olursa olsun, hislere tercümanlık yapacak bir çıkış olacaktı bu.
Zira kendi evlatlarının yemin törenlerini tel örgülerin arkasından izleyen başörtülü anaların, eşlerin, kardeşlerin görüntüsünü kimse kolay silemez hafızadan.
Şimdi hem onların, hem üniversite kapılarında bekleyen yüzbinlerin, hem de milletin iradesiyle parlamentoya girmek isteyen onlarcasının şu soruyu sormaya hakkı var:
-Oraya başörtülü olarak devlet babam gidemiyor ben nasıl gideyim.
Bir yemin törenine Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’nın eşi gidemiyorsa söylenecek çok söz yoktur.
Şimdi herkes şu klasik eleştiriyi yapacak: 7 yıldır iktidar, değiştirseydi anayasayı.
Haklısınız, eğer birileri matematik kurallarını ters yüz edip, “11 büyüktür 411’den” kuralını koymasaydı her şey daha kolay olacaktı.
Milleti bir birine kırdırmadan bu işin bir an önce çözülmesi lazım.
Yoksa “Devlet babam ne işe yarar?” sorusuna asla sağlıklı bir cevap bulunamamış olacak.
Selam ve muhabbetle…