Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Kral ya da hiç olmak!..

Kral ya da hiç olmak!..

Prof. Dr. Kemal H. Karpat'ın Osmanlı'dan Günümüze Kimlik ve İdeoloji (Timaş Y. 2009, İstanbul) isimli kitabını okurken aktardığı bir anektod bugünlerde yaşananlara ışık tutar nitelikte:

"ABD'ye ilk geldiğim senelerde Washington Üniversitesi'ndeki başarım sayesinde ismim duyulunca aynı okulda okuyan İstanbul'un zengin ve tanınmış bir ailesinin oğlu bana şöyle demişti: Burada parladın, hele bir İstanbul'a dönelim ben kral olurum sen bir hiç olursun."(s. 53)

Karpat, sahasının kralı şimdi. İstanbul'da da başka yerlerde de.

Ona İstanbul'da hiç olacağını söyleyen kifayetsiz ise herhalde koskocaman bir hiçtir.

1998'deki katsayı kararı, eğitim sahasında kral olabilme ihtimali olanların daha baştan bir hiç haline getirilmeleri için alınmış bir karardı.

1999'dan beri uygulanan katsayı saçmalığının nihayet kaldırılmış olması, birilerinin hiç hoşuna gitmedi.

Alışıldığı üzre, sözkonusu YÖK kararının Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi gerektiği üzerine laflar edilirken, bu hususların 'bir bileni' Sabih Kanadoğlu, Anayasa mahkemesi'ne gitmeye gerek olmadığını, konunun Danıştay tarafından halledilebileceğini söyledi.

Danıştay, her ne kadar daha önce katsayı sebebiyle mağdur olanlara: "Bu konuda söz sahibi YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı"dır demiş olsa da, önümüzdeki günlerde bu hususlarla görevli parti tarafından, bu kuruma bir müracaatta bulunulmasını bekleyebiliriz.

Moral bozmak gibi olmasın ama, böyle bir müracaat yapılması halinde, bu kurumun, arzu edilen türde bir karar alabilmek için her yolu deneyeceğini de, biliyoruz.

Tam da ÖSS sonuçlarının açıklanıp, bu sene de 'sıfır çeken' öğrencilerin sayılarının epeyce yüksek olduğunun tartışıldığı günlerde katsayının kaldırıldığının açıklanmış olması, meselenin bir başka yönünü de gözler önüne serdi.

Bu satırların yazarı katsayı meselesinin ardında, başka bir sürü sebebin yanısıra, biraz da komünistlik olduğu kanaatindeydi hep.

Katsayı meselesini ısrarlı bir biçimde savunan birileri, İmam-Hatipler bahanesi ile meslek liselerine savaş açmış gibi gözükürlerken, aslında yakın çevrelerinde bulunan gençlerin önlerini biraz olsun açmak için savaşıyorlardı belki...

En azından, birilerini 'katsayı yanlısı' yapan sebeplerden birisinin bu olması mümkün.

Maddi imkanların ve serbestiyetin zirvelerinde dolaşan gençlerin ders çalışmaya fazla vakitleri olmaz, malum.

Katsayı düzenlemesinin açıklandığı günlerde, televizyona çıkan bir hanım gazetecinin: "Benim oğlum da ÖSS'ye girdi, katsayı uygulamasını son derece yerinde buluyorum" şeklindeki sözleri de, bu kanaati doğrular nitelikteydi.

İmam-Hatip okulları ve bu okullarda okuyan/okuyacak olan öğrencilere düşmanlık ya da onlara tahammülsüzlük ayrı bir facia.

Katsayı kararının ardından, İmam-Hatip okullarının statüsü tekrar gündeme geldi ve bildik teraneler tekrarlanmaya başlandı...

İmam-Hatip okullarının gereğinden çok olduğu, bu okullarda kız öğrencilerin de okuduğu ve kızların imam olmadıkları...

Onlara neden dert oluyorsa!..

Yani meselenin gelip dayandığı yer, bazılarının bu milletin evlatlarının dini tahsil görmesi ile alakalı tuhaf sıkıntıları.

Öğrenmek istemeyenlere kimsenin birşey dediği yoksa, öğrenmek isteyenlere de mani olunmamalı oysa.

Genel eğitim içindeki oranı yüzde 0.7, meslek eğitimi içindeki ise yüzde 0.9 olan İmam-Hatiplerle bu kadar ciddi bir şekilde uğraşılıyor olması, benzer çabaların Kur'an Kursları ile alakalı olarak gösterildiği de hatırlandığında, özel bir anlam ifade ediyor.

Bu özel anlam, birilerinin karınlarından konuşması sebebiyle kamufle ediliyor zannedilse de, Milletimiz kimin niyetinin ne olduğunun farkındadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi