HSYK, hükümetin başarısı ve sermaye
Bazı HSYK üyelerinin ısrarı sonuç vermedi ve Ergenekon savcıları görevlerinde kaldı. CMK 250. maddede yapılan değişiklikten sonra bu hükümetin statükoya karşı ikinci zaferi. Beğenelim beğenmeyelim süreç boyunca adalet bakanlığı iyi bir duruş ortaya koymuş, Yargı bağımsızlığını ideolojik taassuba kurban vermemiştir.
Ama bu geçici bir durum. Güz kararnamesinde aynı sıkıntıların yaşanması muhtemel görünüyor. Bunun önüne geçmek için Yüksek yargıda sadece bir guruba temsil imkanı veren HSYK üyelerinin seçim sistemi derhal değiştirilmelidir. Dünde yazmıştım. Boşalan her üyelik için Cumhurbaşkanına üç aday öneriliyor. Bu adayların her biri ayrı bir oylama yapıldığı için seçimde sadece çoğunluğun dediği oluyor.Yargıtay’ın 250 üyesi var. 126 tanesine hakim olan taraf üç adayın tamamını seçerken 124 oyu olan diğer taraf tek kişiyi bile seçemiyor. Tek turlu bir seçimde ilk üçe veya dörde girenlerin Cumhurbaşkanına sunulmasının sağlanmasıyla ile bu adaletsiz durum ortadan kalkacaktır. Aksi halde Cumhurbaşkanı kimi seçerse seçsin hep aynı zihniyette kişileri seçmeye devam edecektir.
Lakin son kararname artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını gösteriyor.
Dirençlerin bazısı statükoyu koruma hassasiyetinden, bazısı suç ortaklığından geliyor. HSYK gibi çok önemli bir görevde bulunan bir Hukuk adamının yargı önünde şüpheli pozisyonunda olan insanlarla gizli açık ilişki içinde olması dünyanın hiçbir yerinde müsamaha ile karşılanamaz. Bu ilişkinin hakim savcı atamalarını yönlendirecek konuma getirilmesi ise asla bağışlanamaz. Son HSYK toplantısı işlerin şimdiye kadar nasıl döndüğünü gösteren önemli vesikalardan biri olmuştur. Suçluları kurtaracak hakim atamak,bırakınız hukukun temel ilkelerinden biri olan doğal hakim ilkesi ile çelişmesini,Hukukun varmak istediği adalet gayesi ile de bağdaşmaz. Bunu herkes yapabilir, yapmak isteyebilir ama hukuk formasyonuna sahip biri asla yapamaz. Bu aynı zamanda Yargı siyalaşıyor diyerek, yüksek yargıdaki Sol-Kemalist kadrolaşmayı tehdit eden her türlü hamleye karşı tepki gösterenlerin yalanlarını da ifşa etmiştir.. Bazı HSYK üyelerinin hükümete ve hassasiyetlerine karşı gösterdikleri direnç ve pervasız tutum, Yargı erkinin siyasi iktidarın etkisi altında olmadığını, bilakis tam aksi yönde siyalaştığını gösteriyor.
Bazı çevreler görmek istemese de Türkiye değişiyor. İnsanlar, kurumlar olaylara ideolojik şablonlardan bağımsız bakmayı öğreniyor. Daha makul, daha objektif yaklaşımlar ortaya çıkıyor. Nitekim katsayı adaletsizliğine son veren YÖK kararından sonra da bu rasyonelleşme elle tutulur bir hal aldı.TÜSİAD biraz da Doğan ailesinin ailevi hassasiyetlerinden kaynaklanan tepkiler gösterirken bu derneğin en önemli üyesi KOÇ gurubu düzenlemenin son derece isabetli olduğunu, sanayide ihtiyaç duyulan vasıflı eleman sıkıntısının bu düzenleme ile ortadan kalkacağını ifade etti. Tek başına TÜSİAD üyelerinin tamamından daha büyük bir sermayeyi temsil eden KOÇ grubunun tavrı, ileride TÜSİAD’ın eğilimlerine de etki edecektir. Meslek okulları ile ilgili bu tip gerçekçi beyan ve tavırların desteklenmesi ve çoğaltılması gerekiyor. Sermaye uzun yıllar Sol-Kemalist baskı gruplarının kuşatması altında paralel hareket etme zorunda bırakıldı. Bu kuşatma gevşetildikçe KOÇ ve benzeri guruplar çoğalacak, birinci sınıf bir demokrasiye ulaşma imkanları artacaktır. Hükümetin bazı HSYK üyelerinin dayatması karşısında gösterdiği direnç Türkiye’nin önünü açmıştır. Ancak benzer durumlarla karşılaşmamak, ülke enerjisini lüzumsuz tartışmalara harcamamak için HSYK üyelerinin seçim usulünün değiştirilmesi elzemdir.