Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Pax Ottomana'nın bir benzeri bile yok

Pax Ottomana'nın bir benzeri bile yok

Madem çözülmesi gerekiyor...

Farkındasınızdır, her ağızdan 'açılım' sözcüğü çıkıyor bugünlerde. Açılım sözünün kastettiği mana açısından muvafık ya da muhalif olan herkes bir şekilde açılımdan bahsediyor.

Açılım denilen süreç hepimizin ciddi şekilde başını ağrıtan bir problemin çözümü ile alakalı...

Adına her ne denilirse denilsin, hepimizin başını ağrıtan ve ülkemizi nerdeyse yaşanmaz hale getirebilme riski taşıyan bir problemin...

Bu sadece ülkemizin belirli bir bölgesinde yaşayan ve bir şekilde orada bulunmak mecburiyetiyle karşı karşıya kalanların yaşadığı bir mesele değil.

Bütün Türkiye'yi ve nerede yaşıyor olursa olsun, bütün vatandaşlarımızı ilgilendiren bir problem.

Yıllardan beridir bizimle beraber var olan ve nerdeyse her nefes alışımızda varlığını hissettiğimiz bir sıkıntı.

Değişik yorumlar olsa da ülkemizin kalkınmasına sarf edilebilecek büyük meblağlara mal olan bir süreç.

Bu problemin varlığından nemalanan ve sürekliliğini isteyenler elbette vardır. Menfaatleri ya da amaçları, problemin ilanihaye sürmesini gerektiriyor olabilir.

Ne bilelim, bölgenin stratejik önemi, enerji merkezlerine yakın oluşu ya da enerji nakil hatları için muhtemel en iyi koridor oluşu filan gibi sebeplerden kaynaklanan hesaplar yapılıyor olabilir.

Ama Milletimizin büyük çoğunluğunun bu problemin bitmesini beklediği ve bunun için gereken her ne ise yapılmasını istediği de açıktır.

Ancak, yıllardan beridir konuşuyor, tartışıyor ve hala çözümün yanına bile yaklaşamamış bulunuyoruz.

Tıpkı şimdi olduğu gibi, söylenenlere itibar etmeyen ama kendileri sadra şifa olabilecek hiçbir şey söylemeyen birileri ortaya çıkıyor hep ve girişimler hep akim kalıyor.

Çözüm teklifleriyle alakalı olarak, hiç kimsenin aklının ucundan bile geçmeyecek birtakım iddialar ortaya atarak, süreci baltalamayı başarabiliyorlar her defasında. Sureta haktan görünerek üstelik...

Kıbrıs meselesi ile alakalı olarak sıkça zikredilen ve belki haklı tarafları da olabilecek, 'çözümsüzlük en iyi çözümdür' şeklindeki sözün, bu konu için de geçerli olabileceğini düşünür hale gelenler de vardır muhakkak.

Ama binlerce insanın hayatına mal olan ve halen milyonların rahatını ve huzurunu tehdit eden bir meseleden bahsediyoruz.

Hemen ya da en azından kısa bir sürede halledilmesi, üstesinden gelinmesi gereken bu meselenin, gereksiz laf cambazlıklarıyla bir kadar uzatılması ne kadar acı.

Yapamayacak olduğumuz şeylerden bahsetmiyoruz. Çünkü tarihe bakarsanız, farklılıkların birarada barış içerisinde yaşayabilmesi hususunda, bizin ecdadımızdan daha başarılı olabilen, yok.

Çoğu zaman itiraf etmeye yanaşmıyor olsalar bile, batılıların da çok iyi bildiği gibi, tarihte farklı din, dil ve etnisiteye mensup toplulukları birarada yaşatabilme hususunda Osmanlı'nın yakaladığı başarının, yani 'Pax Ottomana'nın bir benzeri bile yok.

Kendinden ya da kendisi gibi olmayanı yok etmeyi varlığının tek hedefi bilen zihniyetlerin işlediği melanetlerle dolu olan tarihte, uzunca bir süre devam eden Osmanlı dönemi, dünya barışı açısından müstesna bir dönemdir ve o dönemden, bugüne ve geleceğe yönelik olarak alınabilecek çok dersler vardır.

Yani, hakikaten çözüme niyet ederek yola çıktığımız zaman, çözüm mümkündür.

Mümkün olanı imkansızmış gibi sunmaya, süreci bir şekilde baltalamaya çalışanları dinlemeden, nihai olarak hepimizin lehine olacak adımların bir an evvel atılması gerek...

Çünkü madem ki çözülmesi gerekiyor, o halde çözmeliyiz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi