Zaman nereye koşuyor?
İç işleri bakanı Beşir Atalay’ın Kürt açılımı ile ilgili açıklamasından beri Türkiye işini gücünü bırakmış açılımı konuşuyor. Öyle ki bu açılımın krizi bitireceğine, küresel ısınmayı durduracağına,bütün dertlerimize deva olacağına dair bir kanaat empoze ediliyor.
Bu kampanyanın öncülüğünü de ne yazık ki zaman gazetesi yapıyor.
Prensip olarak aynı inanç çerçevesinde olan grupları eleştirmekten haz etmem. Ama bazen dostluğun kardeşliğin gereği de susmamaktır.
Kimsenin Kürtlerle bir meselesi yok.
Ama zaman gazetesine sorarsanız Türkler (Bejan matur 7.Ağustos tarihli yazısı) Kürtleri bir varlık olarak bile kabul etmiyorlar. Zamanın yeni gözdesi Bejan Matur Ahmet İnsel’in bir yazısını değerlendirirken, İnsel’in Türkler Kürtleri eşit olarak kabul etmiyorlar yazısına bırakınız eşitliği bir varlık olarak bile kabul etmiyorlar diye katkıda bulunmuş.
Allah aşkına bu ülkede Türklerle Kürtler arasında bu iki yazarın dediğine benzer bir ilişkiye tanık olan var mı? Türklerle Kürtler arsında ne zaman yazılan biçimde bir münasebet olmuş?Düne kadar Kürt meselesini sistemle, devletle Kürtler arasında bir mesele olarak niteleyenler, şimdi daha ileri giderek meselenin Kürtlerle Türkler arasında bir mesele olduğunu ifade ediyorlar. Sistemle Kürtler arasındaki bir mesele sistemle Kürtler arasında,Kürtlerle Türkler arasındaki bir mesele ise bu iki topluluk arasında çözülür.Problemi iki topluluğun problemi olarak takdim etmek,tarafların bir arada yaşamalarında problem olduğuna bizi inandırıp, ileride bunu yolları ayırmanın bir vesilesi yapmaktır.
İsteyen istediğini yazar.Kimsenin düşüncelerine ipotek konulamaz. Ama zaman gibi muhafazakar, dindar, daha çok milli refleksleri önde olan kitlelerin desteklediği bir gazetenin sayfalarını bu tip fikirlerin platformuna çevirmesi çok isabetli bir tutum değil.Sadece Gazetenin 7.8.2009 tarihli nüshasında Kürt açılımı ile ilgili 13 haber yorum vardı.Türkiyenin bütün meselelerini, problemlerini bu soruna özgülemek doğru bir yaklaşım biçimi gibi gözükmüyor.
Öte taraftan Bejan matur’un satır aralarında Apo yu Kürtlerin tabii lideriymiş gibi takdim eden, cezaevi günlerine, istediği kitaplara dönük yazıları da zaman üzerinden İmralıdaki kişiyi meşrulaştırma çabalarıdır. Görüldüğü kadarıyla zaman gazetesi de bu meşrulaştırma gayretinden rahatsızlık duymuyor.Matur Apo’dan bize hayırlı,güzel!? Haberler vermekle yetinmiyor, Güneye yaptığı bir yolculukta bir vatandaşımızın açılımı kast ederek Türkiye modeli denilmesini doğru bulmadığına dair düşüncelerini aktardıktan sonra, esasen kendisinin de kelimeler ve kavramlar üzerinde çok hassas olduğunu ama Türkiye modeli ifadesinin Türkiye vatandaşlığını çağrıştırdığı,ırka, kökene vurgu yapmadığı için kabul edilebilir olduğunu,bunun yerine Türk modeli denilmesi halinde buna kendisinin de karşı çıkacağını söylüyor. Yani içinde Kürt ifadesi geçen her şey normal, ama Türk kavramı geçen her şey şövenizm, ırkçılık, ayrımcılık olarak mütalaa ediliyor. Şimdi sorarım zamana Türk kavramı karşı çıkılacak bir şey midir?
Türkiyenin bu terör belasından, ayrımcılık fitnesinden kurtarılması elbette şart. Kimsenin buna itirazı olamaz. Ama açılım diye sihirli bir formül bulunmuş gibi her söylenenin peşinden gözü kapalı gitmek, okuyuculardan da bunu beklemek çok doğru bir davranış değil. Zaman bizi yıllardır PKK'ya yakın çevrelerin savunduğu argümanlara inandırmaya çalışıyor. Çünkü açılımın gerekli olduğuna inanmak için önce sorunun vahametine inandırılmanız gerekiyor. Zaman son günlerde bunu yapıyor ve bence çok yanlış yapıyor. Okuyucu hiçbir gazeteye açık çek vermemiştir. Yükselttiği gibi indirmesini de bilir.Bizden hatırlatması...