Bask sorunu ve Türkiye
Hükümetin yapmayı tasarladığı, Kürt açılımı, aynı hararetle tartışılmaya devam ediyor. Katkı vermek adı altında Türkiye’nin sosyolojisine, kültürüne, tarihine uymayan bir sürü teklif gündeme getiriliyor.
Geçen gün bir yazar Slovenya örneğini vermiş, neredeyse Türkiye’yi bir dönem Türkler bir dönem Kürtler yönetsin anlamında ayrışmayı, bölünmeyi keskinleştiren önerilerde bulunmuştu.
Başkaları Bask örneğinden hareketle sürece yön vermeye çalışıyor.
Dünyanın her yerinde geçerli etnik farklılıkları yatıştıran bir model yoktur. Her ülkenin şartları, hassasiyetleri, inançları farklıdır. Dolayısıyla problemlerini çözecek araçlar da farklı olacaktır.
Bask bölgesi topu topu 20.600 km olup, Güney ve Kuzey Bask bölgelerinden oluşmaktadır. Güney Bask İspanya’da Kuzey Bask ise Fransa tarafındadır. Güney bölgesinin nüfusu 2.7 milyon, Kuzey bölgesinin nüfusu 250 bindir. Bask’lıların ne kökeni ne de dilleri Euskera’nın nereden geldiği bilinmemektedir. Aslında Basklılar, Euskera dilini konuşanlara verilen bir isimdir. Yani Basklıları İspanyol veya Fransızlardan ayıran en önemli taraf dil’dir.Bu yönüyle Bask’lıların Kürt’lere benzediği söylenebilir. Çünkü Kürtlerin menşei hakkında da sayısız biribiriyle çelişen teori var. Kürtçenin kaynağı da tespit edilebilmiş değildir. Bazıları şiddetle karşı çıkmalarına rağmen hala en büyük ihtimal Kürt’lerin Turani bir kavim,Kürtçenin Türkçe,Farsça ağırlıklı bir -sınır dil- olduğudur.
Franko’nun iş başına geldiği 1930 lu yıllarda Frankocu rejime karşı ETA (Bask ülkesi için bağımsızlık) kurulmuş, tedhiş eylemlerine başlamıştır. Franko’nun ölümünden sonra 1978 Anayasası ile İspanya demokrasiye geçmiş, Bask bölgesine bu Anayasa ile otonomi verilmiştir.Buna rağmen Anayasa referandumunda Bask bölgesinde ret oyu çıkmıştır. Sebebi ise dikkat çekicidir; Bask bölgesine otodeterminasyon(kendi kaderini tayin) hakkının tanınmaması..
İspanyol Anayasası,devletin resmi dilinin herkesin bilmek zorunda olduğu İspanyolca, otonom topluluklarda geri kalan dillerin ise İspanyolcanın türevleri, ağızları olduğunu kabul etmiştir. Yani bazı bölgelere otonomi verilmesine rağmen İspanyol Anayasa’sı farklı bir dilin varlığını kabul etmemiştir. Anayasa devlet içinde herkesi tek ulus olarak görmüş, diğerlerini topluluk olarak adlandırarak, İspanyol ulusuna dahil olduğunu ifade etmiştir.
Demokrasiye geçtikten sonra daha önce kapatılan partiler faaliyete geçmiş, yeni partiler kurulmuştur. Bask bölgesinin en köklü partisi PNV(Milliyetçi Bask partisi) dir. Ayrılıkçı ETA nin partisi ise ETA-PM adıyla kurulmuş, yasal zorunluluklar sonucu sık, sık isim değiştirmiş,HB-Batasuna gibi isimler altında faaliyet yürütmüştür. Bu yönüyle bizdeki DEP-HEP-DEHAP, HADEP ve en son DTP, Bask bölgesindeki ETA partilerine çok benzemektedir. Parti kapatıldıkça, yeni isimler altında siyasete devam edilmiştir. Partilere ilaveten 70 li yıllarda Yurtsever sosyalist koalisyon(KAS) kurulmuştur. Bu yapılanma ETA’nın paralelinde daha çok sivil toplum örgütlerini bir araya getiren bir üst kuruluştur. Bizdeki KCK yı andırmasına rağmen biraz daha geniş tabanlı şemsiye bir örgüttür. Başlıca hedefleri; bütün Bask politik tutukluları için genel af, bütün bağımsızlıkçı(ayrılıkçı) partilerin yasallaşması,İspanyol silahlı güçlerinin Bask bölgesinden çekilmesi, Baskçanın resmi dil olarak kabul edilmesi, bağımsız bir devlet kurma hakkı da dahil, otodeterminasyon hakkının tanınmasıdır. Görüldüğü gibi bu talepler DTP-PKK çizgisinin taleplerine neredeyse birebir uymaktadır.
ETA terörü devam ederken İspanyol hükümeti sık, sık, yeniden topluma kazandırma ve pişmanlık yasaları çıkararak terörü durdurmaya çalışmıştır. Yasadan yararlanmak için bir militanın yerine getirmesi gereken ilk şart, Anayasaya bağlı kalacağına, bir daha eline silah almayacağına yemin etmesi ve terörü lanetlemesidir. Pişman olanlar, bu mahiyette bir metin imzalayarak serbest bırakılmışlardır. ETA terörüne en büyük darbeyi pişmanlık yasalarından ziyade böl, yönet politikası diye ifade edebileceğimiz hapisteki ETA militanlarının dağıtılması vurmuştur. 90 lı yıllarda, hapishanedeki tutuklular 3-5 kişilik guruplar halinde İspanya’nın Bask bölgesine en uzak cezaevlerine dağıtılmıştır. Böylece, birlikte hareket etmeleri, dışarı ile irtibat kurmaları ve cezaevlerinde hakimiyet sağlamaları engellenmiştir. Adli mahkumlarla bir arada kalan ETA militanları kısa bir süre sonra çözülmeye başlamış, bir çok militan itirafçı olmuştur. ETA terörü bu dağınıklık ve irtibatsızlık yüzünden hız kesmiş, vurulan darbeler yüzünden. ETA,1998 yılında 1.5 yıl sürecek bir ateşkes ilan etmek zorunda kalmıştır. Bu dönem yapılan seçimlerde, Bask partileri oylarını bölgede yüzde 67 ye kadar çıkarmışlar, 1.5 yıl sonra ETA ateşkesi bozunca ayrılıkçı partilerin oyları yüzde 48 lere kadar gerilemiştir. ETA’nın ateşkese son verme nedenleri zaman, zaman ateşkes ilan edip, bir süre sonra tekrar silaha sarılan PKK nin gerekçelerine çok yakındır. Hükümetin yeni adımlar atmaması, operasyonların sürmesi, örgütün uzattığı barış elinin karşılık bulmaması gibi sebepler ateşkesin bozulma sebebi olmuştur.
Bask bölgesi partileri kamuoyunda gelen baskılara rağmen terörü hiçbir zaman kınamamışlar, bunun barış getirmeyeceği, sürece bir katkısının olmayacağını savunmuşlardır. ETA örgütünün son partisi Batasuna terörü kınamadığı için kapatılmış, AİHM de bu kararı yerinde bularak yapılan itirazları ret etmiştir. 2000 yılında İspanya’nın iki büyük partisi anti terör anlaşmasının altına imza atarak terör mücadelesinde önemli bir adım atmışlardır. Bu anlaşma ETA terörünü bitirememiş ise de ETA’nın siyasi uzantısı olan HB ve ardılı partileri kapatarak bu kesimin ağzını bantlamış, etkisiz hale getirmiştir.
İç işlerinde bir çok bakımdan bağımsız olan Bask bölgesi buna rağmen hiçbir zaman mevcut yetkilerle yetinmemiş, hep otodeterminasyon peşinde koşmuş,özgürlük alanını genişletmeye çalışmıştır. İspanyol anayasası Bask bölgesine otonomi vermesine rağmen temel meselelerde Bask parlamentosuna insiyatif vermemiştir. Mesela, Eğitim, sağlık ve Bask polisi merkezi hükümetin yetkisindedir. Yerel parlamento Baskçanın kullanımına ilişkin bir karar alma yetkisine haiz değildir. Dış işlerinde merkezi hükümete bağlı olan Bask yerel yönetimi, bunu aşabilmek için Brüksel’de, ABD’de, İngiltere’de temsilcilikler kurarak bu temsilcilikler vasıtasıyla merkezi hükümeti bypas ederek bir anlamda paralel büyükelçilikler inşa etmiştir. Aynı politikayı Brüksel ve ABD de temsilcilikler açan DTP'nin de izlemesi manidardır. Bu temsilciliklerin görevi bir parti adına gözlemler yapmak, muadilleri ile ilişki kurmak değil, örtülü olarak büyükelçilik yapmaktır. Aynı devletin farklı odaklara bağlı büyükelçiliklerinin olması, devlet içinde bir bölünmenin, gelecekte hedeflenen bir ayrışmanın işaretidir. Bask meselesinin Güneydoğu ile en önemli farklarından biri ETA uzantısı partilerin yanı sıra terörü ret eden, demokratik yollarla mücadele eden partilerin de varlığıdır. Bask bölgesinin her dönem birinci partisi olan PNV(Bask milliyetçi partisi) ETA terörünü ret etmekte, mücadelenin demokratik yollarla verilmesini savunmaktadır. Eta’nın ateşkesten sonra tekrar silaha sarılması ve terör eylemlerine başlaması üzerine sadece Bask bölgesinde bir milyon kişi ETA ve terörü protesto etmek için yürümüştür.
Bu bilgiler ışığında bir hülasa yapmak gerekirse;
1978 Anayasası ile Bask bölgesine otonomi verilmiş, Bask sınırlarında kalan Navara bu otonomiye katılmamıştır.
Bask bölgesinin bir kısmı Fransa tarafında kalmış, otonomi veya herhangi bir ayrımcılık tanınmamasına, Fransızca dışında eğitim imkanı verilmemesine rağmen her hangi bir terör eylemi olmamış, Basklılardan farklı bir talep de gelmemiştir.
İspanyol anayasası tek bir resmi dil, İspanyolcayı tanımış, otonomilerdeki diğer dilleri Farklı bir dil değil, İspanyolca’nın türevleri olarak kabul etmiştir.
İspanyol Anayasası, devlet içindeki tek ulusu,İspanyol ulusu olarak adlandırmış, diğerlerini etnik kimliklerle değil, topluluk veya vatandaş olarak niteleyerek, tek uluslu bir Anayasa olmuştur.
Bask otonomisinin kendi parlamentosu,kendi polisi olmasına rağmen, eğitim, askerlik, sağlık ve dış politikada asla insiyatif tanımamıştır.
Geniş yetkilere ve güçlü bir otonomiye rağmen terör durmamış, tam bağımsızlık için eylem yapmaya devam etmiştir.
Bask meselesi ile Kürt meselesi mukayese edildiğinde bir çok farklılıkların olduğu görülecektir.
Basklıların tamamı Bask bölgesinde yaşarken Türkiye’de Kürtlerin büyük ekseriyeti Batı’da yaşamaktadır.
Önceki asırlarda da Basklılar bir nevi otonomi olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Türk tarihinde Kürtlerin böyle bir geçmişi yoktur. Aynı devlet çatısı altında tek bir siyasi varlık olarak var olmuşlardır.
Tahrif edilmiş Hıristiyanlık, farklılıkları törpüleyen kardeşliği din ekseninde izah eden bir çerçeveye sahip değildir. Oysa İslam tüm renkleri aynı eksende buluşturan güçlü bir mesaja sahiptir.
Tek benzerlik ise,
Bask bölgesindeki ayrılıkçı partilerin de, Türkiyedeki ayrılıkçı partininde Marksist olmasıdır.