Açılım...
İnsanın aklı acıyan yerindedir derler. Bizim aklımız da acıyan yerlerimizde. Acıyan yerlerimizde; eğitim ve sağlıkla ilgili eksiklerimizde, ekonomik sıkıntılarımızda, işsizlikte, hak ve özgürlüklerimize yönelik mütegallibe davranışlarda...
Ve ama en çok da, yıllardan beri süregelen terör meselesinde...
Problemlerimiz ne kadar çok olsa da, terör meselesinin önceliği tartışılmaz.
Bu mesele, hem kendisinin önemi ve hem de dolaylı olarak birçok meselemizin kaynağı olması sebebiyle, öncelikle halledilmesi gereken bir mesele.
1980 sonrasında başlayan 'terörle mücadele'nin, ülkenin yaklaşık 400 milyar dolarlık bir kaynağını tüketmiş olması, çözümün aciliyetini gösteriyor.
Üzerinde yaşamakta bulunan hemen herkesin huzur ve mutluluk içerisinde olduğu; doğusundan batısına, kuzeyine ve güneyine; her neresinde olunursa olunsun, en ufak bir kaygı bile duymadan yaşanabilecek bir ülke olması gerektiğini düşünürüz ülkemizin...
Çocukları -asker olarak ya da değişik görevlerle- hasbelkader belli bir coğrafyaya gitmiş ailelerin, tedirginlik içerisinde haber dinlemeye mecbur kalmamasını isteriz.
72 milyon insanın her birisinin, kendisi için istediğini diğer vatandaşlar için de istediği; beraberce yaşadığımız bin yıllık tarihte olduğu gibi herkesin yekdiğerini kardeş olarak bildiği ve en ufak bir haksızlık durumunda, itiraz seslerinin beraberce yükseldiği bir toplum olmamız gerekir...
Olması gereken ama bir türlü olamayan bu, değil mi?
Bu, birazcık gayretle olabilecek bir şey oysa...
Birazcık gayretle, çünkü muhtaç olduğumuz her şey hamurumuzda ya da değişik bir deyişle genlerimizde mevcut.
Son günlerin en önemli konularından birisi Demokratik Açılım Projesi...
Projenin tam olarak ne olduğu ya da neyi hedeflediği bilinmese de, esas olarak Güneydoğu/Kürt/Terör meselesini çözmeye matuf olduğu biliniyor.
Şimdilik ağırlıklı olarak İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın yürttüğü görüşme trafiği ile, konuyla bir şekilde ilgili olduğu düşünülen kişi ve grupların görüşleri alınıyor.
Demokratik Açılım Projesi ile ilgili sürdürülen teorik çalışmaların, bir süre sonra müşahhas bazı adımlara dönüşmesi bekleniyor.
Atılacak adımların neler olduğu meçhul olsa da, bu işin eninde sonunda hayırlı neticeler getireceği ve ülkemizin daha rahat günlere kavuşabileceği ümidi, insanımızın birçoğunu sarıp sarmalamış durumda.
Geçtiğimiz Pazartesi günü, sözkonusu proje kapsamında İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde düzenlenen bir çalıştay'da İçişleri Bakanı ile beraber olduk.
Kısa bir açış konuşması haricinde, katılan gazeteci ve yazarların görüşlerini dinlemek ve not almakla yetinen Bakan Atalay, projenin bir devlet projesi olduğunun ve kendilerinin de yapılabilecek her ne varsa yapmak hususunda kararlı olduklarının altını ısrarla çizdi.
Demokratik Açılım Projesi zamanlaması, kapsamı, muhatapları, vs... çeşitli açılardan tartışılabilecek bir husus ve tartışılıyor da.
Ancak tartışmaya katılanlardan bazıları, sadece muhalefet etmiş olmak için muhalefet ediyor görünümündeler.
72 milyon insanın tamamının halledilmesini beklediği bir meselede, çözüme yönelik adımları eleştirip, nasıl halledileceği üzerine tek laf bile etmemenin başka izahı yok çünkü.
Oysa yapılması gereken, katkıda bulunulabileceğine inanılan hususlarda katkıda bulunmak ve karşı olunan hususlarda da itirazlarını dile getirmekten başka birşey değil.
Unutmayalım ki, hepimizin canını acıtan bu konuya muhtemel siyasi çıkarları temelinde yaklaşıyor olanlar, bu işin sürüp gitmesini arzulayanların ekmeğine de yağ sürüyorlar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.