At ABD at, tut Türkiye tut!
Açılım-Saçılım sürecinin kime yaradığını anlamak için şu soruyu sormak da fayda var; terör örgütü lideri şimdiye kadar hiç bu kadar gündeme gelmiş miydi, gelmemiş miydi? Bu sualin cevabı, açılım laflarının medyaya düşmesinden sonra kimin ön plana çıktığını, kimin adının parladığını, parlatıldığını, açılımın kime yaradığını gösteriyor.
Demek ki açılım süreci yanlış bir zeminde seyrediyor. Öyle olmasaydı Apo bu ölçüde gündeme gelmez, medya dikkatini bu ölçüde İmralı’ya çevirmezdi.
Tartışmaların başladığı günden itibaren adım adım Apo sürecin en önemli aktörü, bir anlamda Kürt kökenli vatandaşlarımızın meşru bir sözcüsü durumuna getirilmiştir. Bu konuma getirilen birinin hapiste olduğuna, hareket kabiliyetinin sınırlandığına inanmaya imkân var mı?
Bugün İmralı’daki kişi, daha önce Bekaa'da bulunan kişiden çok daha önde ve gündemde olan bir kişidir.
Buna çanak tutan da milli ruh yoksunu medya ile süreci yönetemeyen hükümettir.
Mesele bu noktaya getirildikten sonra sürecin kazanımlarından istifade edecek kişi de bellidir. Yapılan her düzenleme, her demokratik açılım Kürt kökenli vatandaşlarımızın nezdinde DTP ve Öcalan’ın kar hanesine yazılacaktır.
Diğer taraftan süreçten rahatsız olan çevrelerin gösterdikleri tepkiler de hem süreci hem de DTP çizgisini beslemektedir. Süreçle birlikte CHP-MHP cenahının çizdiği kompozisyon tam da bölücü, ayrılıkçı çevrelerin istedikleri kompozisyondur.
Baykal, Bahçeli ikilisinin açıklamaları kışkırtıcı bir hayırdan başka bir şey değildir.
Kışkırtıcı hayır, muhatabını rahatsız eden, ötekileştiren, tahrik eden, uzaklaştıran bir hayır deme biçimidir. Bahçeli Hançeresini yırtarak bunu yapıyor. Kendini dinleyen Kürt kökenli vatandaşlarımızın yaralanmasına, örselenmesine vesile oluyor. Bahçeli’yi seyreden Güneydoğu kökenli bir vatandaşımızın bu üsluptan memnuniyet duyacağını kimse söyleyemez.
Karşıysanız, bunu üslubunuzla değil, düşüncelerinizle söyleyeceksiniz. Bunun nedenlerini, niçin lerini kimseyi rahatsız etmeyen bir üslupla izah edeceksiniz. Hiç bir şey söylemeden karşı olmak aslında sürece dolaylı yoldan katkıda bulunmaktır. Milliyetçiliğin Bahçeli’nin dilinde bu kadar çoraklaşması, bu kadar fikirsizleşmesi eşsiz bir birikime sahip bir hareket için büyük şansızlıktır. Sadece hayır demek her zaman hayır demek değildir. Hayır’ın gerekçeleri yoksa bu asla hayır demek değildir. Bahçeli ile Baykal’ın gerekçesiz hayır’ları süreci beslemekten başka işe yaramıyor.
Daha önce de yazmıştım, medyanın bir kesimi görülmemiş bir acelecilikle açılımların kata kulliye getirilmesini istiyor. Bu da sürecin iç dinamiklerle başlamadığını akla getiriyor. ABD Irak’tan çekiliyor. Kuzey Irak’daki kukla devleti bu beladan kurtarmak için Apo’yu kucağımıza attığı gibi, PKK yı da kucağımıza atmak istiyor. İçimizdeki birileri At ABD, at diye bağırıyor. PKK yı içimize atmakla yetinseler yine iyi, bir de bunun devamı var, yarın ABD, İran’ı bombalar, zaaf içine düşürürse Pejak’a PKK ile birlikte hadi sıra sizde kurun Büyük Kürdistan’ı derse kimse şaşmamalıdır. O zamanda malum medya ve yazarlarımız kur Apo, kur diye bağırırlar artık. Bu işler bu kadar kolay değil, biraz insaf lazım,biraz izan lazım, biraz akıl lazım, insaf, insaf, insaf be.