Bürokrasi ve Kürt sorunu
Cumhuriyet kurulduğundan beri hem terör mücadelesinde hem de Doğu’da meydana gelen isyanlarda büyük hatalar yapıldı. Şimdi bunların faturasını ödüyoruz.
Doğu’daki ilk ciddi isyan 1925 deki şeyh Sait isyanı’dır.
Bu isyandan sonra yapılanlar diğer isyanları besleyen,tetikleyen en önemli faktör olmuştur. İsyan bahanesiyle suçlu suçsuz bir sürü insan cezalandırılmış,sürgünler, zorunlu ikametlerle isyanla alakası olmayan insanlar sağa sola atılmıştır.
Mesela Nurşin Şeyhleri ile Hizan şeyhleri bu isyana katılmadıkları gibi, İsyanda devlet yanlısı bir tutum sergilemişler müritlerinin ayaklanmaya katılmaması için ellerinden geleni yapmışlardır.
Ama isyandan sonra topluca sürgün edilmekten kurtulamamışlardır.
Şeyh Sait isyanı ise aslında bir etnik ayaklanma değildir. Uğur Mumcu bile buna Kürt-İslam ayaklanması demiştir. İsyan tamamen Cumhuriyetin din karşıtı politikalarına tepkiden doğmuş, ancak isyanın motoru Kürt kökenli vatandaşlarımız olmuştur. Şeyh Sait bunu yargılama aşamasında da dile getirmiştir. Tek gerekçesinin Cumhuriyetin dine saygılı olmaması, gazetelerde İslam’la alay eden yayınlar olduğunu belirtmiştir. Yani Cumhuriyetin dine saygılı olması halinde bu isyanın olmayacağı da ortadadır.
Bölgenin İslamcı kanaat önderlerinin tek talepleri dine saygılı bir Cumhuriyettir. Devleti yıkıp ortadan kaldırmak gibi bir hedefleri olmamıştır. En azından şeyh Sait isyanı için bu böyledir. Bu İslamcı önderler tasfiye edildikten sonra yerini dolduran Marksist-Ulusalcı toplum liderlerinin hedefi ise ayrı bir devlet olmuştur. Devleti dine saygılı hale getirerek İslamcı önderlerle anlaşmak, aynı devlet çatısı altında yaşamak mümkünken, sonradan ortaya çıkan Marksist önderleri tatmin edecek bir proje ile bir arada yaşamaya ikna etmek neredeyse imkansızdır. Cumhuriyeti kuranlar İslamcıları tasfiye ederek daha büyük bir tehlikeyi kendi elleriyle beslemişlerdir.
Bugün de aynı hatalar tekrar edilmektedir.
Güneydoğu’nun tamamını aynı kefeye koymak, aynı düzlemde değerlendirmek yanlıştır. Hala İslam geniş bir kitlenin ikna edilebileceği en önemli araç ve bizi bir arada tutacak en önemli tutkaldır.
Daha doğu isyanlarının sebepleri bile doğru dürüst analiz edilmiş değildir. Bölücü yazarların yeni bir ulus inşa etmek için kullandıkları bu isyanların asıl sebepleri üzerinde Kürt vatandaşlarımızı aydınlatan ciddi yayınlar yapılmamış, yapılanlar da hep resmi ideoloji yaftası takılarak gözden düşürülmüştür. Üniversiteler bu milli meselede ciddi araştırmalar yapacağına, askerin askerliğini yaparak milletin, dinine, imanına, Allah’ına, peygamberine savaş açmayı tercih etmiştir. El birliği ile bölücülerin değirmenine su taşımışlardır. 30 ağustos münasebetiyle halkın arasına karışan bir genel kurmay başkanının bu davranışının flaş haber olması, bürokrasinin aslında halktan ne kadar kopuk olduğunu göstermektedir. DTP halkın içinde, oysa onun karşısında olanlar arada bir, tenezzül edip halkın içine inebiliyorlar.(!?) Onun için de halk yanında olanların peşinden gidiyor.
Hükümetin işi zor, ama imkansız değil.
En büyük zorluk problemin kendisinden ziyade, bu problemin bu cesamete varmasına sebep olan asker-sivil bürokrasinin durumudur. Hükümet bu problemi çözmek istiyorsa önce bu bürokrasiyi hizaya getirmelidir.