Kuvvetler ayrılığı
Yıllarca kuvvetler ayrılığının faziletlerine dair nutuklar dinledik. Fakültedeki derslerimizde araya Franzsızca kelimeler de katılmış fikir salataları sunulurdu. Zira bunları yapanların birçoğu darbenin arka planında yer alan, Başvekil asılmasına giden yolun taşlarını döşeyen ısmarlanmış fikirler ameleleriydi....
Günümüzdeki birçok sürtüşmenin temel sebebi kuvvetler ayrılığıdır. Kuvvetler ayrılığı olmamalı mı? Ne münasebet! Aksini düşünmek diktayı savunmaktır. Olması gereken kuvvetler ayrılığından vazgeçmek değil, kuvvet sahibi her müessesenin hudutlarını iyi tayin etmektir. Bir yüksek yargı kurumu hangi hakla politika yapar? Politika yapacak olan çıkarır cübbesini, girer siyasete...
1960 darbesinin getirdiği anayasa, kuvvetler ayrılığı adı altında icra etme ehliyetini paramparça etti... Bu bölünmüşlük ‘82 Anayasasında aynen devam ediyor. Vatandaş sandığa gider, tercihini yapar bir parti iş başına gelir. Sokaktaki insan için o iktidar artık her şeyden sorumlu ve her alanda muktedirdir. Biz Hakanlık, Sultanlık, Padişahlık teamülünden gelen bir milletiz. Yerleşmiş bakışımız odur ki icranın başında olan her şeye muktedirdir, yapmıyorsa âcizdir, zavallıdır, gafildir, haindir vs.
Halbuki bunu diyen, bilmez ki dedesini Ulus’tan öteye salmayan zihniyet onun iradesinin tam tecellisine kelepçe vurmak için iktidarı küçültmüştür. Sandıktan 220 volt çıkan elektrik Ankara’ya vardığında 40 volta düşer.
Türkiye’de bir seçimle iş başına gelmiş iktidarlar olur. Bu doğru. Fakat bir de imtihanla işe girip emeklilikle makamından ayrılan bürokratların meydana getirdiği yan iktidarlar var. Yüksek yargı, iktidarlardır, üniversite iktidardır, asker iktidardır, sendikalar iktidardır, bazı anayasal kurumlar iktidardır, belki Merkez Bankası iktidardır, belki Borsayı oynatanlar iktidardır, basın bile iktidardır.
Açıkçası ve basit bir dille davul, seçimle gelmiş iktidarın, onun adına hükümetin, hükümet namına da Başbakanın boynundadır. Tokmağa sıra gelince... tokmak bir tane Başbakanın elinde vardır. Ama onlarca da yanında-yöresinde, önünde-arkasında bulunanlardadır. İktidar olanın aynı zamanda diktatör olmaması lazım. Bu şart üstü şart. Fakat iktidar olanın elinin-kolunun bağlanmaması da lazım. Sandığa karşı, millete karşı, tarihe karşı, hatta başka milletlere karşı seçimi kazanan iktidar hesap verir. Diğerleri konuşur, ister, bağırır çağırır, istediği zaman davul çalar, istediği zaman susar.
Öyleyse ortada bir büyük yanlışlık var.
Bu yanlışlığın düzelmesi lazım.
Bu hata mevcut ve müstakbel bütün iktidarların derdidir. Yapılması gereken anayasa değişikliğidir. Muhalefet ve iktidar iş birliği yaparak anayasayı değiştirmeli, önceliklerden biri de bu kuvvetler ayrılığının makul şekle getirilmesi olmalıdır.
Çok şey mi istiyoruz?
Değil ama görünen o ki bu iş birliği mümkün olmaz.
O zaman da bu sürtüşmeler bitmez.
Kavga eden bir siyaset mi?
Akıllı Anayasa mı?
Kendimize evleri akıllı, anayasaları akılsız dedirtmemeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.