Zekat muhkem bir farz mıdır?
Zekât, muhkem bir farzdır IV
Eğer kişi, farz oluşuna inanmadığından ötürü zekât vermezse, kâfir olup, mürted gibi öldürülür. Çünkü zekâtın farz oluşu, zaruri olarak bilinen, ALLAH Teâlâ'nın alacaklarından bir alacaktır. Bunun farz olduğunu inkâr eden kimse, ALLAH Teâlâ'yı ve Resûlünü yalanlamış olur. Dolayısıyla bu kişinin kâfir olduğuna hükmedilir.
İnkâr sebebiyle zekâtı ödemeyen topluluklara karşı savaş açılır. Nitekim ilk halife Hz.Ebu Bekir (R.A.)nun zekât vermek istemeyenlere karşı tutumu bu şekilde olmuştur. Ebu Hüreyre (R.A.) dedi ki: Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin vefatı üzerine, yerine Hz.Ebu Bekir (R.A.) halife seçilip de Araplardan kimileri dinden dönünce, Hz.Ebu Bekir (R.A.) bunlara karşı savaş açtı. Bunun üzerine Hz. Ömer (R.A.), Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"Ben insanlarla ALLAH Teâlâ'dan başka ilah yoktur deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Kim kelime-i tevhidi söylerse, İslâm'ın hakkı olan haklar, cezalar hariç mal ve canını benden korumuş olur. Gerçek hesabını görmek ise ALLAH Teâlâ'ya kalmıştır." buyurmuşken şimdi sen onlarla nasıl savaş edersin? diye karşı çıktı. Hz.Ebu Bekir (R.A.):
ALLAH Teâlâ'ya yemin ederim ki, namazla zekatın arasını ayıranla mutlaka savaşırım. Çünkü zekat, malın hakkıdır. ALLAH Teâlâ'ya yemin ederim ki, Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz verdikleri bir deve yularını bile bana vermekten kaçınırlarsa, sırf bu sebepten dolayı onlarla savaşırım." cevabını verdi. Bunun üzerine Hz.Ömer (R.A.) şöyle dedi:
-Yemin ederim ki, zekat vermek istemeyenlerle savaş konusunda ALLAH Teâlâ'nın, Hz.Ebu Bekir (R.A.)nun kalbine tam bir kararlılık vermiş olduğunu gördüm ve doğrunun bu olduğunu anladım. ( Buhârî, Zekat:1, 40; Müslim, İman:32; Ebu Davud, Zekat:1, Tirmizi:İman 1; Nesâî, Zekat:3 )
Hz. Ebu Bekir (R.A.), zekat vermeyi reddedenlerle savaşmaya karar verirken Abdullah b. Ömer (R.A.)'den rivayet edilen şu hadis-i şerifi kendisine delil edinmişti:
"Ben ALLAH Teâlâ'dan başka bir ilah bulunmadığına, Muhammed'in ALLAH Teâlâ'nın Resûlü olduğuna şehadet edip, dosdoğru namazı kılıncaya ve zekatı hakkıyla verinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Bunları yaptıkları takdirde kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. İslâm'ın gerektirdiği haklar ise bunların dışındadır. Onların gizli hallerinin hesabı ALLAH Teâlâ'ya aittir." ( Buhârî, İman:17, 28; Müslim, İman:32, 36; Ebu Davud, Cihad:95 )
Her iki hadis-i şerifte geçen İslâm'ın gerektirdiği haklar şunlardır: Haksız olarak birisini öldürenin öldürülmesi yani kısas, el kesenin elinin kesilmesi, evliyken zina edenin recmedilmesi, nisap miktarında mal çalanın elinin kesilmesi.
"Onların gizli hallerinin hesabı ALLAH Teâlâ'ya aittir." cümlesinden maksat mahlukatın gizli işledikleri, küfre kadar tüm masiyetlerinin cezasının ise ALLAH Teâlâ'ya ait olduğunu ifade etmektedir
Namazın kılınması ve zekâtın verilmesi şehadet kelimesinin hemen peşinden getirilmiştir. Bunun hikmeti, bu iki ibadetin yüceliğinin ve önemli vazifeler olduğunun beyanıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.