Kürtler ne istiyor?

Kürtler ne istiyor?

Son yıllarda Kürtlerle Türkleri farklı kimlikler altında mütalaa etmek moda oldu. Ben Kürtlerle Türklerin aynı milletin çocukları olduğuna inananlardanım. Millet, bir kültüre mensubiyeti ifade eder. Kürtlerle-Türklerin Kültürü müşterektir. Aynı hassasiyetleri taşırlar. Aynı biçimde yaşarlar, olaylar karşısında aynı tepkileri gösterirler. Dolayısıyla ayrı bir milletten söz eder gibi Kürtler ne istiyor demek bir farklılığı baştan kabul etmek demektir. Ancak şurası bir vakıadır. Menşe ve iman birliğine rağmen kendini farklı hissedenlerin varlığı bir hakikattir. Problemin büyüğü de bu guruptan çıkmaktadır. O halde bu farklılığın bilimsel olmaktan çok psikolojik olduğunu söyleyebiliriz. Kürtler ne istiyor sorusunu dayatanlar da daha çok bunlardır. Soru hem bir farklılık hem de talep içermektedir. Kürtler adına konuştuğunu iddia eden bu çevrelerin çoğunun Kürtlükle hiçbir bağları yoktur. Kürtler gibi yaşamaz, Kürtler gibi inanmaz, Kürtler gibi düşünmezler. Müslümanlıkla hiçbir bağları kalmamıştır. Ama konuşan, gürültü çıkaran, bunlardır. Kürt vatandaşlarımız büyük ekseriyetle, gerçek ve kâmil bir demokratik düzene ulaşamayışımızın sıkıntılarını çekmektedirler. Talepleri de daha çok özgürlükçü bir demokrasinin tatmin edeceği taleplerdir. Öncelikli talebin bütün vatandaşlarımızı eşit olarak kavrayan bir demokrasi olduğunu düşünüyorum. Uzun zaman insanlarımıza tereddütle bakılmıştır. Her Kürt’te potansiyel bir bölücü, her başörtülüde bir irticacı arama mantığı sistemi güvenlik üzerinde yoğunlaşmaya itmiş, bu da beraberinde yasakları getirmiş. İkinci öncelikli talebin Güven duygusu olduğunu düşünüyorum. Kürt vatandaşlarımız devletin kendilerine güvenmesini istemektedirler. Çanakkale’de, Kafkasya’da, Trablus’ta, istiklal harbinde beraber olan bu insanların güven istemek en önemli hakkıdır. Devlet vatandaşına güvenmeli, Kuzey Irak’ta meydana gelen gelişmelere bakarak kendi insanına şüphe ve tereddütle bakmamalıdır. Bu güven duygusunu çok önemsiyor, birçok yasağın arkasında bu ön yargının olduğunu düşünüyorum. Diğer yandan vatandaşlarımızın, inançlarına, kültürlerine göre yaşamaları, ana dillerini konuşmaları da haklarıdır. Güven duygusu bu düzenlemelerin de önünü açacaktır. Tabi Türkiye’nin doğusu batısıyla herkesin meselesi olan iş ve istihdam meselesini, bölgenin geri kalmışlığını da unutmamak lazımdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi