Ahmet Varol

Ahmet Varol

Güven ve işbirliği en güçlü füzesavardır

Güven ve işbirliği en güçlü füzesavardır

Söze Sayın Dışişleri Bakanımız Prof. Dr. Ahmet Davudoğlu’nun güzel çabalarına ve bu arada Türkiye ile Suriye arasında vize uygulamasının kaldırılmasına şükranla başlamak istiyorum. Benim gibi daha binlerce insan sevindi. Bu, sadece vize prosedürünün kalkması değildir. Karşılıklı güven ve yakınlaşmanın artması, ilişkilerin güçlenmesi, değişik alanlarda yardımlaşma ve işbirliğinin önünün açılması demektir. Vize uygulamasının kalkması da nicelerini rahatlattı. Bu iki ülkeden herhangi birinde ikamet eden ama diğerinde akrabaları bulunan binlerce insan var. Onların yanı sıra bizim gibi iş, çalışma veya seyahat amacıyla gitmek isteyenler de rahatladı. Şimdiye kadar Suriye’yi on bir kez ziyaret ettim. Bunlardan biri İletişim Bakanlığı’nın davetiyleydi ve vize önceden gönderilmişti. Diğerlerinin hepsinde vizeyle uğraştım. Üstelik basın mensubu olmamız sebebiyle bizim vizelerimizin İletişim Bakanlığı tarafından onaylanması gerekiyordu ve epey uğraştırıyordu. Ürdün ve Lübnan vizeleri kalktığında ne kadar rahatladık! Şimdi inşallah Suriye’yi de, buradakilere “Allah’a ısmarladık”, Şam’dakilere de “hoş bulduk” diyerek ziyaret edeceğiz.
Vize konusunun Suriye’yle kalmayacağını, vize uygulamalarının kaldırılması veya kolaylaştırılması için çabaların süreceğini ümit ediyoruz. Çünkü Sayın Dışişleri Bakanımızın Türkiye vatandaşlarının seyahat imkânlarının artırılması ve kolaylaştırılması için büyük çaba sarf ettiğinin farkındayız. Ben de şahsen Sayın Bakanın hayırlara muvaffak olması için duacıyım.
Sayın Dışişleri Bakanımızın Türkiye’nin komşularını potansiyel tehdit olarak kabul edip de onlara karşı son derece külfetli füzesavar sistemleri satın alınması şeklindeki ABD dayatması stratejiler yerine işbirliği ve ilişkileri geliştirme suretiyle karşılıklı güveni artırma temelli stratejiyi tercih etmekten yana olduğuna inanıyorum. İş başına geldiği günden beri Türkiye’nin komşularıyla işbirliğini artırmak için yoğun çaba sarf etmesi bunu gösteriyor.
Bir komşu ülkenizi potansiyel tehdit ilan eder, onunla ilişkilerinizi de bu bakışa dayandırırsanız karşılıklı güven oluşması mümkün değildir. Güven oluşmadığı sürece işbirliği de geliştirilemez. Güven oluşturmayı hedefleyen strateji, muhtemel tehlikeleri görmezden gelme ve tedbirsizlik değildir. Ama tedbirin tek yolu silahlanmaya büyük paralar harcayarak komşulara sürekli “vurursan vururum” mesajı göndermek değildir.
Meseleye ilkesel açıdan yaklaştığımızda Müslüman halklar arasında dayanışma ve işbirliğini savunmamız gerekir. Bu konuda daha önce birçok yazı yazdığımdan burada tekrarına gerek görmüyorum. Belki bizim savunduğumuz ilkesellik bazılarına anlamsız gelebilir. Fakat konuya pragmatist açıdan yaklaştığınızda da çıkacağınız kapı farklı değildir. Örneğin Türkiye açısından tamamen lüzumsuz olduğunu düşündüğümüz füzesavar sistemlerine yatıracağınız parayı komşu ülkelerle ticaret ve ekonomik işbirliğini güçlendirmek amacıyla değerlendirirseniz çok daha güçlü bir savunma sistemi oluşturmuş olursunuz. İran’ın eğer ki sizinle yıllık on milyar dolarlık ticaret hacmi olursa böyle bir çıkar kapısının kapanmasını asla istemez ve sizinle herhangi bir ikili problemi olsa da çözümü füzelerde değil masa başı diyaloğunda arar. Avrupa ülkeleri bugün komşularına karşı işte bu savunma stratejisini geliştiriyor.
Öte yandan bugün ABD’nin dayattığı Patriot füzesavar sisteminin bundan önceki denemelerinde başarı oranlarının düşük olduğu ama bu sonuçların dünya kamuoyundan gizlendiği bazı kaynaklarda ifade edildi. Bunun yanı sıra füzesavar sisteminin bir caydırıcılık yönü olmadığından buna ihtiyaç duyulması için ciddi bir tehdidin söz konusu olması gerekir. Dikkat çekilen tehdit gerekçesinin Türkiye açısından sadece senaryo olduğunu, asıl büyük tehditler karşısında ise bu sistemin işe yaramayacağını daha önce dile getirmiştim.
İşin gerçeğinde böyle bir satışla bir yandan IMF vasıtasıyla Türkiye’nin ayağına vurulan pranganın yeniden kuvvetlendirilmesi bir yandan da bir elle verilenin öbür elle alınıp ABD hazinesine aktarılması amaçlanıyor. Hadisenin bu yönünden de inşallah müteakip yazımızda söz edeceğiz.
Hatırlatma
Bugün Kudüs günü olarak değerlendirildiğinden Türkiye’de de muhtelif etkinlikler düzenlenecek. İstanbul’da Cuma namazı vaktinde Fatih Camisi’nde, akşam iftar ve sonrasında da Renk Düğün Salonu’nda kutlama programları düzenlenecek. Okuyucularımıza Kudüs davasıyla ilgili etkinliklere ilgi göstermelerini öneriyorum. Etkinlikleri düzenleyen kardeşlerimize de bugünlerde Siyonist işgal devletinin ciddi tehditleriyle karşı karşıya olan kutsal Mescidi Aksa’yı hedef alan planları da gündeme getirmelerini, Müslümanların bu konudaki duyarlılıklarının artırılması için çağrılar yapmalarını tavsiye ediyorum.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi