Açe yetimlerinin Türkiye’ye mesajı
Bayramın üçüncü günü, İHH tarafından yapılmış “İstanbul Yurdu”nda (Kız Yetimhânesi) bir grup tsunami yetimiyle buluşuyoruz. Bu buluşmayı, yurtta gözetmen olarak bulunan Mesut ve Sümeyye Olgun çifti organize etti. Kendilerine buradan teşekkürlerimi sunuyorum...
Önce teker teker tanışıyoruz.
En küçükleri Neda, 9 yaşında.
Aralarında 20-21 yaşlarında üniversite öğrencileri de var. Çoğunluğu ise 15-20 yaş arasındaki kızlar oluşturuyor.
Önce ben kendilerine birtakım sorular yönelttim, sonra da onlar bana.
İlk sorum; “Tsunami sözcüğünü duyduğunuzda zihinlerinize neler üşüşüyor?” oldu. Cevaben, aynı korkuyu yansıtan birbirine yakın ürkütücü kelimeler dökülüyor yetimlerin dudaklarından.
Kimileri “büyük dalgalar”, kimileri “çığlık” ve “karanlık” derken kimileri de; “korku” ve “cesetler” demekte...
“Travma” kavramını çok kullandıkları dikkatimi çekiyor. Daha sonra bir sosyologtan öğreniyorum ki; Açe halkının âfet sonrası yediden yetmişe diline pelesenk ettiği bir kavram, “travma”...
Benimle kızlar arasında İngilizceden Bahasa Açe’ye tercümanlık yapan hanım, yurtta çalışıyor ve aynı zamanda üniversitede psikoloji bölümü okuyor. Ziraat fakültesi mezunu olmasına rağmen yetimlere yardım etmek amacıyla bu sefer psikoloji bölümüne kayıt yaptırmış.
Onun gözlemleri, yetimlerin önemli ölçüde korkularını yenmeye başladığı noktasında. Ama bunun, onların normal hayata döndükleri anlamına gelmediğini özellikle belirtiyor. Ona göre annesini, babasını yahut her ikisini birden kaybeden çocukların bir daha normal hayata dönmesi mümkün değil.
“Büyüdüğünüzde ne olmak istiyorsunuz?” soruma ise ilginç cevaplar alıyorum.
“Doktor olmak istiyorum” diyenler çoğunlukta. Bunun tsunami ile alakası var mı diye merak ediyorum. Yokmuş. Açe’de her zaman en itibar gören meslek doktorlukmuş, ondan.
Meslek seçiminde; bilgisayar programcılığı, öğretmenlik, kimya, ve otelcilik bölümleri gibi Türkiye’deki gençlerin tercih ettikleri alanlar süslüyor cevapları.
“Üniversiteyi Türkiye’de okumak isteyen var mı?” soruma ise hakikaten hiç ummadığım, ve fakat beni yaralayan bir cevap alıyorum.
“Türkiye’de okumak isteriz, ama başörtülü okumak yasak olduğu için orayı tercih edemeyiz” demezler mi! Ülkemin büyük ayıbı, çocuk yaştaki Açe yetimleri tarafından alnıma yapıştırılıyor...
Ne deseler haklılar!..
Hepsi de bir gün Türkiye’yi ziyaret etmek istiyor. Kendilerine yardım eden hayırseverlerle tanışmayı çok istiyorlar.
“Türkiye dendiğinde aklınıza ne geliyor?” dediğimde ise; “İyi ablalar”, “Câmiler” ve “Tatsız yemekler!” diyorlar...
İlk olarak “İyi ablalar” demeleri, Türkiye’den gelen ablaların kendilerine ilgi ve şefkat göstermesi sebebiyle. “Tatsız yiyecekler” demeleri ise, bölge insanının damak tadının çok farklı olması yüzünden.
Tatsız yemeklerimizin bir tek istisnası var, o da kebap...
Sohbetimizin sonunda, Türkiyeli yardımseverlere teşekkürlerini iletiyorlar. Türkiye halkına; “Bugün siz yardım elinizi uzattınız. Bir gün bizim de sıramız gelir.” mesajını iletmemi istiyor, küçük yetimler.
Tsunami yetimlerinin duruşundaki teslimiyet, cesaret ve vefa göstergesinin tarihi derinliğini de, öğleden sonra ziyaret ettiğimiz Malahayati binti Laksamana Mahmud Şah’ın türbesinde öğreniyorum.
Kendisi İslâm âleminin ilk ve son kadın amirali.
Açe Darusselam Sultanlığı’nın sultanlarından el-Mukammil’in torunu olan Malahayati, Osmanlı’dan gelen Türk askeri uzmanlarının yerleştiği Baitul Makdis (Bitay) Köyü’nde kurulan Askerî Akademi’de öğrenim görmüş.
Kocası da amiral olan Malahayati, Haru Körfezi’nde Portekiz ve Açe orduları arasındaki deniz savaşında eşini şehit verir.
Bunun üzerine Malahayati, kendisi gibi eşlerini aynı savaşta kaybetmiş olan bin kadar dul kadını toplamak suretiyle, ‘Kadın Ordusu’nu (Armada Inong Balee) kurmuş. Sultan El-Mukammil’in izniyle ‘Dullar Ordusu’nu kurarak tarihte belki de bir ilk kadın donanma ordusunu meydana getiriyor. Bu ordunun adı kadın ordusu olmakla birlikte içinde erkek askerler de bulunmakta. Donanma merkezi bugün Banda Açe’ye bağlı Krueng Raya olarak bilinen mevkidir.
Malahayati komutasındaki Dullar Ordusu’nun Hollanda donanmasına karşı verdiği cihad ise bölgede meşhurdur.
Açe yetimlerinde gördüğüm metânetin tarihi derinliğini, Malahayati’nin türbesi başında öğrendiğim hayat hikayesinde buluyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.