Açılım, hoyratlık ve DTP
Bir kez daha altını çizelim. Hükümetin attığı bazı adımlar bırakın oy artırmayı ya da siyasi rant getirmeyi; başlı başına siyasi risk taşıyan hamleler. Demokratik açılım süreci ve Ermenistan’la gelinen aşama, özellikle iki muhalefet partisinin çabalarıyla bu riski sürekli canlı tutuyor.
Önceki gün toplanan Milli Güvenlik Kurulu, atılan her adımın devletin zirvesinde kabul gördüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Ancak devletin kurumları arasındaki bu uyum ve ‘yeni devlet aklı’nın giderek sorunlara hakim olan tarzı, muhalefeti ikna etmiyor. CHP’nin merkez bürokraside oluşturmaya çalıştığı ‘direnç’ kadar, MHP’nin taşradaki tepkiyi/öfkeyi tırmandıran politikalarını böyle
okumak mümkün.
***
Açılım sürecinde aksaklıklar olacak mı, evet. Provokasyon tehlikesi var mı, her zaman. Bu mücadele kısa sürede terörü sıfırlar mı, hayır. Çünkü yaşadığımız coğrafyada ‘sıfır terör’den bahsetmek imkansız. Ancak terörü size karşı stratejik bir araç olarak kullananların elini zayıflatmış olursunuz ki, bu çok önemli bir gelişme olur.
‘Eve dönen’ örgüt mensuplarını, törenle karşılayan DTP’ye gelince. Bir siyasi partinin bu kadar hassas bir konuda böylesine tahrik edici bir tavır sergilemesi tek kelimeyle facia. Ama şaşırtıcı da değil.
Bunun birkaç nedeni var. Bir yanıyla PKK-DTP hattında sorunun varlığından beslenenlerin ‘çözüm’den duydukları endişe. Öte yandan sürece doğru dürüst katkı sunmak için şu ana kadar sahip oldukları tecrübe ve kültürün yetersizliği.
Eğer bu süreç, Kürtleri temsil iddiasındaki siyasi hareketin ‘demokratikleşmesi’ne doğru gitmezse sonuç almak gerçekten çok zor. Şu ana kadar sahip olduğu anti-demokratik ve baskıcı yapısını PKK’nın varlığına bağlayan ya da bizim öyle
görmemizden memnun olan DTP, bakalım yeni dönemde kendisini nasıl şekillendirecek. Kimbilir belki de DTP’nin yerine daha geniş kesimlere ulaşabilen bir yeni siyasi oluşum ortaya çıkabilir ki, buna dair güçlü sinyaller de var.
***
Geçtiğimiz günlerde Ankara’da önemli bir organizasyon gerçekleşti. 10-11 Ekim tarihlerindeki bir dizi oturum ‘Sivil Bir Anayasa İçin Kolektif Oluşturmak’ başlığını taşıyordu. İki gün boyunca çok sayıda yazar, akademisyen ve gazeteci, ‘demokratik bir anayasa’ için neler gerektiğini tartıştılar. Oturumlara çok sayıda sivil
toplum örgütü de katkı sağladı.
Organizasyonun belki de en dikkat çekici yanı, hemen her kesimden önemli isimlerin yer aldığı ‘çağrıcılar’ listesiydi. Acaba burada yeni bir siyasi hareketin ipuçlarını görebilir miyiz diye bakanların sayısı az değil. İlla da bir siyasi oluşum gerekmiyor, bu tür zeminlerde ortaya çıkacak mesajların, siyaseti dönüştürmekte önemli rol oynayacağı çok açık.
***
Türkiye hassas, kolay kışkırtılabilir ve karmaşık bir sorunda dikkatle ilerlemeye çalışıyor. İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın performansını da takdir etmek gerekiyor.
Lakin, söylemeden geçmek herhalde açılım konusunda samimi çaba gösteren herkese haksızlık olur. DTP şu ana kadar bu mesajları hiçbir şekilde dikkate almadı; kendi içinde bir değişim sürecinin yaşanmasına da izin vermiyor. Galiba bu anlamda DTP’yi PKK’nın bile gerisinde görenler haklı çıkacak.
DTP, meseleyi ‘kutlama’ hoyratlığına taşıyarak ne yaptığını bir kez daha
kendisine sormalı.