Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Çık işin içinden, çıkabilirsen...

Çık işin içinden, çıkabilirsen...

Evet, beklenen ya da korkulan başa gelmeye başladı.

Domuz Gribi sebebiyle okul tatilleri başlamış durumda ve bundan sonra neler olabileceği meçhul.

Öğrencilerin tatil imkanı olabilecek hemen her fırsatı kullanma istekleri bir yana, adı geçen illet, biraz da bu yılın başından beri oluşturulan hava sebebiyle, ürkütücü...

Adı bile sevimsiz olan Domuz Gribi, -bilimsel adıyla A/H1N1-, bu yılın başlarında Meksika'da ortaya çıkmasını mütakiben, şüphe uyandıracak kadar hızlı bir şekilde yayılmış ve mayıs ayında 41 ülkeye ulaşmış durumdaydı.

Hastalık şu anda nerdeyse bütün dünyaya yayılmış durumda. Dünya Sağlık Örgütü'nün 2 Ekim tarihli raporuna göre, laboratuvar teyitli toplam vaka sayısı 340 binin üzerinde ve 4 bin 100 civarında da ölüm var. Resmi olmayan rakamların bunların çok üzerinde olduğu varsayılıyor.

A/H1N1 ile mücadele için aşı geliştirilmiş durumda ve aşıyı üreten fabrikalar talebi karşılamak için yoğun bir şekilde çalışıyorlar.

Normalde domuzlarda görülen A tipi Grip virüsünün yol açtığı bir solunum rahatsızlığı olarak tanımlanan ve domuzdan insana ve solunum yoluyla insandan insana bulaşabilen A/H1N1, domuz, kuş ve insan gribi virüslerinin karışımından oluşuyor ve vücudumuzun bu virüse karşı doğal bağışıklığının olmadığı belirtiliyor.

Hastalığın Meksika'da başlayıp ölümlere sebep olduktan sonra, hızlı bir şekilde dünya üzerine yayılması sonrasında aşı bulunmuş, Dünya Sağlık Örgütü'nün salgın tehdidi uyarısının ardından da, devletler aşı alma sırasına girmişti.

Kuzey Yarımkürede kış yaklaşırken, A/H1N1 vakalarındaki hızlı artış ülkeleri aşı satın alabilme yarışına yönlendirmiş gözüküyor.

Her ülke nüfusuna ve risk durumuna göre sipariş veriyor ve tabii olarak devletler sözkonusu olduğu için de milyonlarca dozdan oluşan siparişler sözkonusu.

Ancak tıpkı ülkemizde olduğu gibi, dünyanın hemen bütün ülkelerinde, konu ciddi şekilde tartışılıyor ve sadece halktan değil, bilim adamları içinden azımsanmayacak sayıda kişi de, 'gelişmelerin şüphe uyandırıcı olduğunu, kesinlikle aşı olmayacaklarını' vurgulama ihtiyacı hissediyorlar.

Meselenin geldiği durum aşağı-yukarı şöyle: Aklı başında birçok insan, A/H1N1 meselesinde insanların boş yere telaşa kapıldıklarını; ilaç firmalarının da bu telaşı teşvik edip, milyonlarca doz aşı satarak karlarına kar kattıklarını düşünüyor ve bunu da böylece ifade ediyorlar.

Ancak devletler de, kendiliğinden ya da birilerinin katkısıyla vukubulacak bir salgının ölümlere sebebiyet vermesi ihtimaline binaen milyonlarca doz aşı sipariş vererek, hazırlık yapıyorlar.

Ülkemizde aşının kısırlaştırma, nesilleri zayıflatma vb. başka amaçlar için de kullanılabileceği şeklindeki geçmiş yıllardan kalma bir korkuya ilaveten; neden milyonlarca doz aşı sipariş verildiğinin sorgulanması ile tartışma devam ediyor.

A/H1N1, hakikaten tabii şekilde ortaya çıkan bir şey midir, yoksa birileri tarafından -biyolojik savaş ya da aşı satışı için- üretilen bir virüsle mi karşı karşıyayız?

Nasıl ortaya çıkmış olursa olsun, esas soru ise şu: Şöyle veya böyle, özellikle risk grubundaki insanlar aşı olmalı mı, olmamalı mı?

Yani kapınıza kadar gelen bir hastalık sözkonusu ise, birtakım şüpheler ileri sürerek aşı olmaktan kaçınabilir misiniz?

21. yüzyılda ve bilgi çağındayız değil mi?

Alın size mevcut bilgilerimizle içinden kolay çıkamayacağımız bir mesele daha!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi