Mezar başında ölen kişiye Kur'an okuma
Epey zamandır bazı okuyucu kardeşlerim ölen insanın arkasından mezarı başında veya başka bir yerde Kur'an okumanın hükmünü soruyorlar. Bu konuda ehli sünnet ulemasının görüşlerini özetleyerek nakletmekle yetinip mümkün mertebe yorum katmadan, takdiri siz okuyucu kardeşlerime bırakacağım.
Ancak bu ve benzeri konularda farklı görüşlerin olması gayet doğal, önemli olan tarafların birbirlerini anlayışla karşılayarak ihtilafları iftiraka dönüştürmemeleri. İslam tarihinde binlerce müctehid imamlar var ve bunlar arasında zaman zaman belli konularda ihtilaflar da olmuştur. Ama bu ihtilaflar onlar arsında bir husumete yol açmadığı gibi, ümmet için de, kullukta rahatlık, fıkıh mirasında zenginlik, sosyal, siyasal ve ekonomik olarak terakki/gelişme ve daha nice hayırlara vesile olmuştur.
Dolayısıyla yorum yazan kardeşlerimizin hem yazarların, hem de birbirlerinin hukukuna riayet ederek yarumlamada seviyeli davranmaları gerekir. “Müsademeyi efkardan Barika-i hakikat doğar / yani fikirlerin çatışması veya fikri tartışmalar sonucu gerçeğe ulaşılır” kuralı gereği tartışalım ama tartışmanın adabını çiğnemeden. Resulullah (sav) münafığın alametlerini dört olarak açıkladığı malum hadisinde dördüncüsünü de “tartışmada haddi aşmak” diye açıklar
Şu halde yorumcu kardeşlerim birbirlerini tekfir etmeye varan husumetleri, rafizi, vahhabi vb yaftalama yanlışlarını terk etsinler. Aklı selim mü'min, kusur araştırma, rencide etmek için fırsat kollama vb. hatalara düşmez.
Konuyla ilgili nakiller.
Fakihler, kabrin yanında Kur'ân okumanın hükmü hakkında ihtilâf etmişler; Şafı'î ve Muhammed bin Hasan (imamı Muhammed ismiyle meşhur İmam-ı A’zamın müctehid talebelerinden) ölüye bereket hasıl olsun diye müstehab olduğu görüşüne varmışlardır. Kâdî 'İyâd ve Malikîlerden Karâfî de bu görüşe katılmışlardır. İmam Ahmed, "bunda bir beis yoktur," görüşünde olup, İmam-ı Mâlik ve Ebû Hanîfe ise sünnette varid olmadığı için kabrin yanında Kur'ân okumayı mekruh saymışlardır. (fıkhus sunne, seyyid sabık)
Kabristanda ölüler için Kur'ân okumanın mekruh olup olmadığı hakkında fukahanm farklı görüşleri vardır: İmam Şafiî'ye göre müstehabdır. Çünkü ölü bundan yararlanır. Muhammed bin Hasan da aynı görüştedir. Ahmed bin Hanbel'e göre, bunda bir sakınca yok¬tur. İmam Ebû Hanîfe ile İmam Mâlik'e göre, bu hususta bir sünnet vârid olmadığından tenzihi kerahet vardır. (Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/88.)
Kabirleri ziyaret eden kişinin ölü için duâ ve tazarrûda bulunması, ya da Kur’an-i Kerîm okuması gerekir. Ölülerden ibret alması icâb eder. Doğru olan görüşe göre bütün bunların ölüye faydası olur. Kabirleri görünce ziyaretçinin şöyle demesi rivayetlere göre uygun bir davranış olur:
“Ey bu kalıcı ruhların, çürümüş bedenlerin, dağınık saçların, par¬çalanmış derilerin, köhnemiş kemiklerin Rabbi olan Allah’ım! Bunlar dünyadan, sana imân ederek çıkmışlardı. Üzerlerine kendinden taraf rahmet, benden taraf selâm indir.”
Ziyaretçinin şöyie bir selâm vermesi de uygun olur:
“Ey mü’minler topluluğu evi! Allah’ın selâmı üzerinize olsun. İnşâallah biz de sizlere kavuşacağız.”
Kabirlerin uzak veya yakın olması ziyaret bakımından aynıdır. Hanbelîler buna muhalefet ederek aykırı görüş beyânında bulunmuşlardır. (Abdurrahman Ceziri, Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı- 2, Çağrı Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 1993: 767-768.)
Vehbe zuhayli “İslam fıkhı ansiklopedisi c. 2 s. 1581 de” tüm bu görüşleri daha daha detaylı olarak aktardıktan sonra şu iki hadisi nakleder;
“kim mezarlığa girer ve Yasin suresini okursa, o gün oradakilerden azap hafifletilir ve okuyana da oradakilerin sayısınca sevap yazılır.”
“Kim anne-babasının veya onlardan birinin kabrini ziyaret eder ve yanlarında Yasin Suresini okursa, günahları bağışlanır.”
Vehbe Zuhayli dipnotunda bu bu hadislerin zaif olduğunu birincisinin daha da zaif olduğunu imam-ı Siyuti nin cami’inden nakille ifade ettikten sonra konuyu şu ifadelerle bağlar;
“böylece anlaşılıyor ki diğer üç mezhebin alimleri gibi, Şafii alimlerinin de müteehhirin/sonrkiler ine göre okunan Kur'an ın sevabı ölüye ulaşır. Sübki derc ki; “rivayetlerden anlaşılan odur ki, ölüye fayda vermesi ve azabını hafifletmesi kastıyla okunan Kur'an ona fayda verir. Zira sahih rivayetle sabittirki Fatiha suresi yılan akrep sokmasına karşı şifa kastıyla okuduğunda fayda vermiş, Resulullah (sav) da “onun rukye olduğunu nerden bildin” ifadesiyle sahabenin okumasını onaylamıştır. Şu halde diriye fayda veren Kur'an ölüye hayda hayda fayda verir.
İni Salah şöyle der; Kur'an okuyan kişinin “Allah (cc) ım okuduumun sevabını falana ulaştır” demesi daha uygundur. Böylece okuduğunu duaya dönüştürmüş olur ki; bunda ne önceki nede sonraki alimler ihtilaf etmemişlerdir. (İslam fıkhı ansiklopedisi, Arapça aslı c.2 s. 1579-81)
Resulullah (sav) buyurdu ki: “ölülerinizin üzerine Yasin okuyunuz” (keşful hafa, Aclûnî c.1 s. 183.) Müellif bu hadisi, Ebu davud ve Nesaî nin merf’u kadıyla, İbni Hibbanın sahih kaydıyla rivayet ettiğini, ayrıca İmam-ı Ahmedin de rivayet ettiğini ifade ettikten sonra, hadiste geçen “mevta” kelimesinden asıl kastedilenin ölüm döşeğndeki diriler olduğunu ifade eder.
Ancak şu da var ki bu bir yorum, hadisteki “mevta” kelimesi ise hakikatte ölü manasına olup mutlak olarak zikredilmiştir. Mutlak ifadeleri ise en geniş manada olmak genel bir kuraldır.
Resulullah (sav) ın mezarda Kur’an okuduğuna dair bir bilgi olmamakla beraber, mezarda Kur’an okumak -günah getiren ve dalalet anlamına gelen- bir bid’at değildir. Sözlük anlamı itibariyle bid’at dense dahi, “bid’ay-ı hasene” türündendir. Çünkü, Kur’an okumaktan hasıl olan sevabın ölünün ruhuna ulaşacağı hususu, cumhur-u ulemanın ittifak ettiği bir konudur. Bu konuda en çekingen davranan Şafiiler de vefat edenin ardından okunan Kur’an sevabının ona ulaşacağını kabul ederler.(bk. Nevevî, el-Mecmu, 15/521-522).
“İanetu’talibin” adlı eserde “Kim her Cuma günü anne-babasını veya onlardan birinin kabrini ziyaret eder ve yanlarında Yasin Suresini okursa, okuduğu ayet ve harflerin sayısı kadar günahları bağışlanır.” mealinde bir hadis rivayet edilmiştir. (bk. İanetu’talibin, 2/162, hadis için ayrıca bk. Kenzu’l-Ummal, h. No:45486 ).
Aynı eserde, Şafiilerin bu konudaki görüşleri şöyle özetlenmiştir: “Kur’an okunduğu zaman bizzat ölü olan kimse niyet edilirse veya okumanın ardından dua yapılırsa, yahut da ölünün kabri başında okunursa, sevabı kesin olarak gider.” (a.g.e, 3/259).
El-Ala b. el-Leclac çocuklarına şu vasiyeti yapmıştır: “Öldüğüm zaman beni kabre/lahde koyun, ardından “Bismillahi ve ala milleti Resulillah” deyin, sonra üzerime hafif hafif toprak atın ve başımın yanında Bakara Suresi'nin baş kısmı (ilk beş ayeti) ile son kısmını (Amenerresulü) okuyun. Abdullah b. Ömer’in bundan hoşlandığını görmüştüm.” (bk. Kenzu’l-Ummal, h. No: 42921).
Sonuç olarak;
Müctehid ulemanın en az dörtte üçü mezar başında veya başka bir yerde ölen kimseye Kur'an okumanın caiz olduğu görüşündedirler veya en azından çoğunluktadırlar. Şu halde karşı görüşte olan zamane gençlerinin kendi görüşlerini yegane doğru, başka görüşleri ise dalalet, sapıklık olarak görmeleri kör inad ve saptırmadır. Allah (cc) u e’lem…
Muhammed özkılınç 24/10/09