Peygamberimizin o sorusu ce ashabın cevabı
Hacca hazırlık, Haccın adabı 5
Ebu Hureyre (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu:
"Kimin üzerinde bir kimseye karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, altın ve gümüşün geçmediği kıyamet ve hesaplaşmanın olacağı gün gelmeden önce daha burada iken helallaşsın. Aksi takdirde o gün salih bir ameli varsa, o zulmü nisbetinde kendinden alınır. Eğer hasenatı yoksa, arkadaşının günahından alınır, kendisine yüklenir." (Buhârî, Mezalim:11, No:2317, 2/865; Tirmizî, Kıyamet:2). Ebu Hureyre (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"Müflis kimdir bilir misiniz?" diye sormuş. Ashab:
- Bizim aramızda müflis, hiç parası ve eşyası kalmayan kimsedir, demişler. Bunun üzerine Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"Hakikaten benim ümmetimden müflis o kimsedir ki: Kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabı olduğu halde gelir. Ama şuna sövmüş, buna zînâ iftirasında bulunmuş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş, diğerini de dövmüş olarak bunların günahı ile de gelir. Ve şuna ve buna hasenatından yani sevabından verilir. Şayet dâvası görülmeden hasenatı biterse, onların günahlarından alınarak bunun üzerine yüklenir, sonra da cehenneme atılır." (Müslim, Birr:59, No:2581, 4/1997) buyurdu.
Bütün bu hadîs-i şerifler, Mü'minleri, Mü'min kardeşlerine karşı haksızlık yapmamaya, şayet yapmış ise helallaşmaya teşvik etmektedir. Bu haksızlık, "ırz"la ifade edilen manevî varlığına karşı olabilir. "Başka bir şey" tabiriyle de "bütün çeşitleriyle mal", "yaralama" hatta "tokat atmaya" varıncaya kadar her şey kastedilmiştir. Yoksa müflis durumuna düşülür. Hakikî müflis de hadîs-i şerifte bildirilen kimsedir. Böylesi tamamen mahvolmuş ve helak olmuştur! İşlediği hayır ve hasenatın sevabları borçlularına verilecek, bunlar bitince borçlularının günahları bunun üzerine yüklenecek, sonra cehennemi boylayacaktır ki, zarar ve ziyanı helak ve iflâsı bu suretle tamam olacaktır.
Bu sebeple hacca gidecek olan kimse, yola çıkmadan önce üzerinde hakkı olanlar varsa, mutlaka onların haklarını ödemelidir. Varsa küs ve dargınlarla barışıp helâllaşmalı, aile efradı ile, akraba ve dostlarıyla vedalaşıp helallaşmalı, onların dualarını dilemeli, bunun için ziyaretlerine gitmelidir. Kısaca kutsal topraklarda düşüncesini olumsuz yönde etkileyecek ve iç dünyasını rahatsız edecek durumlardan sıyrılmalıdır.
Bu arada, üzerinde tanımadığı ya da bulma imkânı olmayan kimselerin borç, emanet, gasp vb. hakları bulunursa, bulup verme imkânı olduğu takdirde tekrar vermeyi kabullenerek, onları sevabı sahiplerine olmak üzere fakirlere verir. Ayrıca tevbe eder ve hem kendisi hem de o hakların sahipleri için ALLAH Teâlâ'dan mağfiret diler.
Üzerinde hakkı olan birisi vefat etmiş ve mirasçısı da bulunmamış olsa üzerinde hak olan, onun hakkı kadar bir meblağı tasadduk eder ki, ALLAH Teâlâ katında emanet olarak saklansın ve kıyâmet gününde de üzerinde hakkı olanlara verilsin.
Birisi diğerine: "Bütün haklarını bana helâl et!" dediğinde, o da: "Helâl olsun, hiç birini istemiyorum!" dese, eğer o hakların ne olduğunu biliyorsa, hem hukuken hem de dinen o kimse o haklardan kurtulmuş olur. Ama bilmediği hakları için böyle söylemiş olsa hukuken artık bir hak iddia edemez. Fakat dinen yani ALLAH Teâlâ huzurundaki hesapları bakımından o haklardan kurtulmuş olamaz.
İftira, gıybet ve namusa dokunan sözler gibi haklarda, iyi bir tevbe ile beraber; bundan sahipleri haberdar edilerek helâllık istenmesi gerekir. Ama söylenilmesi daha kötü durumlara yol açacaksa, söylemeden helâllık alır ve onun sevabına o miktarda sadaka vererek, kendisi için de onun için de mağfiret dilerse ALLAH Teâlâ'nın, hak sahibi olan kimseyi kendi lütfundan razı ederek hakkından vazgeçirmesi ümit edilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.