Kürt meselesi: Devlete uzak AK Parti’ye yakın
Türkiye şimdi de Irak topraklarında PKK’ya yönelik yaptığı askerî çıkarma ile dünya medyasının gündeminde. Haber, dengeli bir dille veriliyor. ölü ve yaralı sayıları bile; “Türkiye’ye göre bu kadar, PKK kaynaklarına göre şu kadar” tarzında sunuluyor. Uzmanlar da verilen rakamları “psikolojik savaş cephesi”nin abartılı sonuçları diye yorumluyor..
Herkesin üzerinde anlaştığı bir husus var bu konuyla ilgili, o da, ABD ve müttefiklerinin bu askerî çıkarmaya önceden onay verdikleri. Irak topraklarına askerî müdahalede bulunan Türkiye’nin ciddi bir uluslararası itiraza muhatap olmamasının en büyük sebebi de bu olsa gerek.
Ancak, medya, “PKK isimli örgüt neyin nesidir?”, “Neden savaşıyor?” sorularını da gündeme getiriyor ve “Kürt halkının kültürel haklarını savunmak ve özerk yönetimini elde etmek” cevabını veriyor. Böylece dünya bir “terör” örgütünden çok kendi kendisini yönetmek isteyen Kürt halkının siyasi haklarını silahlı direnişle almaya çalışan bir oluşumla, bu hakkı onlara vermeyen güçlü bir devletin kanlı savaşına tanıklık ettiğini düşünüyor.
Olayı böyle sunmak için elde bol malzeme de yok değil. özellikle de 12 Eylül askerî darbesinden sonra yaşanılanlar ve Kürt halkının ırk, dil ve kültürel varlığının sistemli bir inkârla yüz yüze kalışı, Diyarbakır Cezaevi’nde yaşanan işkenceler, bu bağlamda bir çırpıda sıralanan hususlardır.
Bu dönemde yapılmış yanlışları emekli generaller bile ifşa ettiklerine göre fazla söze hâcet kalmıyor zaten. Bu da PKK’nın propaganda malzemesini oluşturuyor tabiî ki.
Lâkin, hâlihazırda, PKK’nın en büyük sıkıntısı Ak Parti iktidarıdır, bu iktidarın Kürt halkına verdiği güvendir. Bunun nedenlerini izah edelim:
PKK, Türk “ulus devlet” modelinin kötü bir kopyasıdır. Varlığını bu modelin varlığına borçludur. Coğrafyamızda ulus devletin ötekini inkâr uygulamaları olmasaydı eğer, PKK’nın bütün iddia ve söylemleri de anlamsızlaşacaktı. Bundan dolayı da bu örgütün ülkede görmek isteyeceği iktidar tarzı, iddialarını üzerinden rahatlıkla isbatlayabileceği bir hükümettir. Yani, “ulus devlet projesi”ne sıkı sıkıya bağlı, Kürtleri asimileye zorlayan bir hükümet. Ak Parti iktidarının bu tarz bir iktidar olmaması örgüte büyük bir darbe vurmuştur.
“Kürt sorununu, Kürt kimliğini tanıyorum” diyen, “Kürtleri bir azınlık” olarak görmeyen, Türkiye’de yaşayan bütün ırkların kardeşliğini ve eşitliğini vurgulayan bu iktidar işleri bozmaktadır. Doğu illerini kalkınma programının öncelikli sırasına oturtmuş ve ilk hükümet tecrübesinde icraatlarıyla Kürt halkının büyük teveccühüne mazhar olmuş Ak Parti, PKK propagandasını ofsayta düşürmektedir. Bunu hem içeride hem de dışarıda gözlemlemek pekâlâ mümkündür.
Hükümetin; öncelikle Kürtleri ve Türkleri kapsayan bütün bölge insanlarının ortak tarihî birlikteliğine vurgusu, ulus devlet anlayışının bir bölen rolündeki ırkçı vurgusunu kardeşlik ve bin yıllık ortak kader inancıyla geri plana itmesi, Kürt halkını iktidara yakınlaştırmakta ve PKK’dan uzaklaştırmaktadır.
“İktidara yakınlaştırmaktadır” vurgusunu özellikle yapıyorum, zira bölge halkı Ak Parti hükümetiyle devleti biribirinden ayırıyor. Bölge insanının Ak Parti’nin elinin serbest bırakılmasıyla daha kalıcı çözüm paketleri sunacağına olan inancı da güçlüdür. Bu aynı zamanda başka bir korkuyu da besliyor. O da, iktidar değiştiğinde Kürt meselesine yönelik yaklaşımların da değişmesi korkusudur.
Bu korkuda da çok haksız sayılmazlar. çünkü devlet içinde sert bir çekirdeğin iktidarın Kürt sorununa yaklaşımından son derece rahatsız olduğu malum. Hatta hükümetin, bu çevrelerin öfkesini fazla çekmemek için, zaman zaman ipe un serdiği de malum.
Biz, PKK’nın oluşumunda etkili iç ve dış mihrakların varlığını tartışmıyoruz. Bu örgütün uluslararası güçler tarafından nasıl kullanıldığı da konumuz değil. Bizim bahsettiğimiz PKK’nın yaslanmaya çalıştığı toplumsal gerçekliktir. Zaten, bir örgütün, vakada, bir toplumsal taban bulmadan yaşaması mümkün değildir. Kürt meselesinde parmağı sadece uluslararası oyun kurucu güçlere işaret etmek kalıcı çözümlerin önünde engel olur. Hükümet bu realitenin farkındadır.
Askerî çıkarma askerî anlamda çok başarılı olabilir. Ancak üzerinde konuştuğumuz meselenin askerî çözümlerle nihâyete erdirilemeyeceği de âşikârdır. Bu nedenle de Kürt meselesiyle terör arasına mesafe koymayı fiilen becerecek, terörü öne çıkararak sorunu ertelemeyecek bir sivil inisiyatif şarttır.
Kürt meselesinin çözümü Ak Parti’ye yakın ama devlete uzak diyoruz. Ancak, bu meselede hakiki çözüm hükümet reflekslerinin devlet refleksine dönüşmesiyle mümkündür. Terör sorunu da ancak o zaman çözülebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.