Hong Kong’dan Türkiye’ye bakış
Haberlerden öğrendiğimize göre Türkiye’de bu sıralarda yine hareketli gelişmeler yaşanıyor. Ama biz bu hareketli gelişmeleri yine dışarıdan ve az fırsat bulabildiğimiz için tafsilatına çok fazla muttali olamadan izliyoruz. Fakat yine de önce bu gelişmelerle ilgili değerlendirmelerimizi aktarmak istiyoruz.
Demokrasinin ayarlarını tamamen kendi hesaplarına göre yapabildikleri zaman onun bekçisi kesilenlerin, hesaplarına işleyen demokrasinin tükendiği yerde darbe ve kafa kesme çağrıları yaptıklarını görüyoruz. Bunu aslında garipsemiyoruz. Demokrasi bekçisi kesildikleri dönemde maske kullanıyorlardı. Şimdi ise gerçek yüzlerini açığa çıkardılar. Böylece onları hep birlikte tanımış olduk. Belki bazıları, “dün gösterdikleri yüzlerle gerçek yüzleri ne kadar farklıymış” diyeceklerdir. Ama biz bu yüzün aslında tanıdığımız ve tanıttığımız yüz olduğunu söyleyebiliriz.
Türkiye’de başörtüsü yasağının kaldırılmasını istemeyenlerin sergilediği tutumla Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesi karşısında ortalığı velveleye verenlerin tutumları ne de çok birbirine benziyor. Biz Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesiyle ilgili değerlendirmemizi daha önce yapmış ve bunun gerçek bağımsızlık olmadığını dile getirmiştik. Türkiye’de de henüz, inançlarının gereğini yerine getirmek isteyenler açısından gerçek anlamda bir özgürlük ortamına kavuşulmuş değil. Ama bu kadarı karşısında bile hengâmeyi koparanların sıkıntısı gerçekte demokrasiye, özgür iradeye ve halkın tercihine değil derinlerdeki gizli gücün desteğine dayanan sultalarının kaybolabileceği endişesinden kaynaklanıyor.
Ben daha önce Kosova’yı ziyaret etmiş ve oradaki hayat şartlarına muttali olmuştum. Başkent Priştine’de bölgenin yerlisi ve geneli Arnavut kökenli olan Müslümanlar işsizlik sebebiyle sürünürken, her türlü altyapı hizmetinden yoksun semtlerde yaşamaya mahkûm edilirken dışarıdan getirtilip iskân edilen Sırplar modern semtlerde oturuyor, işe almada öncelikli sayılıyorlardı. Sırplara özel okullar ve üniversiteler açılıyor, buralara Arnavutlar alınmıyordu. Geçmişte Kosova’daki Arnavutların ve genelde Müslümanların istediği, eşit hakların ve imkânların tanınmasıydı. Ama Sırp yönetimi ve onun himayesindeki seçkin azınlık bunu “eşitlik” değil Sırpların, Arnavutlarla aynı seviyeye düşürülmesi olarak görüyordu. çünkü onlar yıllarca aşağılanmıştı, onlarla eşitlenmek de o aşağılandıkları seviyeye inmeyi kabullenmek anlamına geliyordu kendileri için.
Bugün Kosova bağımsızlığını ilan edince “Kosova bizimdir” diye bağırıyorlar. Babanızdan miras mı aldınız Kosova’yı ki böyle bağırıyorsunuz? Temenni ediyoruz, Kosova halkı bu geçiş sürecinde oynanan oyunları fark eder ve çok geçmeden gerçek bağımsızlığına da kavuşur.
Benzer bir sarsıntı Güney Afrika’da da yaşanmadı mı? Sömürge yönetimi tarafından getirilip yerleştirilen seçkin azınlık önce ülkenin asıl sahipleri için bir “alt seviye” belirledi. Kendileri onlara hep yukarıdan baktı, onlarla aynı lokantalarda yemek yemeği bile kabul etmediler. Aşağılanan çoğunluk eşit haklar ve imkânlar isteyince de, seçkin azınlık bunu kendilerinin de yerliler için belirlenen seviyeye indirilmesi olarak gördü.
İnsanların inançlarının gereğini yerine getirmelerinin engellenmesinin anlamsızlığı artık hissiyattan uzak bir şekilde düşünebilen herkes tarafından kabul edilmektedir. Ama birileri bunu reddedilen kesimi fişlemede kullanmak ve böylece fişlenenleri belli birtakım imkânlardan ve haklardan mahrum bırakmak istiyor. “Bu anlayışa ve uygulamaya artık son!” denildiği zaman da maskeleri düşüyor.
Biz her ne kadar Türkiye’deki gelişmelere bugünlerde dışarıdan baksak da gene içerideki birinin gözüyle bakıyoruz. Bundan dolayı başörtüsü yasağının kaldırılması sürecinde yaşanan gelişmeler hakkındaki tahlillerimizi aktarma ihtiyacı duyduk. Ama dışarıdaki medyanın ve bu medyayı izleyenlerin, Türkiye’yle ilgili olarak ilgilerini çeken gelişme Kuzey Irak’a yapılan müdahale. Bu yüzden diyebiliriz ki içeride çok olmasa da dışarıda, Kuzey Irak müdahalesi başörtüsüyle ilgili gelişmeleri büyük ölçüde gölgede bırakmış durumda. çünkü bu operasyon olmasaydı başörtüsü yasağının kaldırılması sürecinde yaşanan gelişmeler mutlaka öncelikli hadiseler arasında zikredilir ve yorumu yapılırdı.
ABD’nin ve etkin bazı yandaşlarının bu operasyonda Türkiye’nin yanında yer aldığı ve operasyonu onayladıkları haberlerde vurgulanıyor. Ama medyanın aynı desteği verdiğini söylemek mümkün değil.
Hong Kong yolculuğumuzla ilgili notları inşallah müteakip yazımızda aktaracağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.