GDO Domateste balık, patateste tavuk geni!..
Simdiye kadar 5 bin civarında kişinin ölümüne sebebiyet verdiği açıklanan domuz gribi (A/H1N1), önümüzdeki kış aylarının en önemli gündem maddelerinden birisi olacağa benziyor.
Hakkında, biyolojik savaş için oluşturulmuş bir virüs olduğundan başlayıp, ilaç firmalarının büyük kârlar için yayılmasına zemin hazırladıklarına kadar bir dizi iddia ve komplo teorisi bulunsa da, A/H1N1'e karşı aşı edinebilmek için nerdeyse bütün dünya ülkeleri birbirleriyle yarışıyor.
Sağlık önemli bir mesele ve özellikle de siyasi iktidarlar açısından ihmale gelir bir tarafı yok.
Yani, söylentiler ve komplo teorilerinde haklılık payı olsa bile, yapılabilecek bir şey yok; ilgili ve de yetkililer akıntıya kapılıp gitmek mecburiyetinde!..
A/H1N1, bulaştığı insanların risk grubuna dahil olanları açısından tehlikeli bir virüs.
Alınan ve alınacak tedbirler ve risk grubunda olanlar açısından da aşı, bu virüsün tehlikeli boyutlarda yayılması ve bir salgına sebep olmasına mani olabilir inşaallah...
Ancak sağlığımız açısından endişe etmemiz için başka hususlar da var ve A/H1N1 hususunda gösterilen gayretin bu başka bazı hususlarda gösterilmediğine dair iddialar var.
Bu iddialar GDO, yani Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ile ilgili.
Geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete'deyayımlanarak yürürlüğe giren 'Gıda ve yem amaçlı genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar (GDO) ve ürünlerinin ithalatı, işlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimine ilişkin yönetmelik', konuya karşı hassas çevrelerin tepkilerine sebep oldu.
GDO da nedir, bu konuyla alakalı yönetmelik neden tepkilere sebep oldu, derseniz, kısaca anlatmaya çalışalım:
GDO ile alakalı bilimsel izah şöyle: "Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar", deniliyor."
Bizi ilgilendiren şekli ile anlatımı ise, 'kokusu, rengi ve tadıyla domatese benzemeyen domatesler, patatese benzemeyen patatesler' olarak yapılabilir.
Daha da açmak gerekirse; domatesin genlerine balık, patatesinkilere ise tavuk geni karıştırılıyor.
Bu durumda domatesi balıklı, patatesi de tavuklu yemiş olsak mesele yok; ama öyle değil. Doğrudan bizi ilgilendirmiyor gibi gözükse de, yoncalar kolera bakterisi, pamuklar ise akrep geni ihtiva ediyormuş.
Bu işin genler kullanılarak, basit haliyle 'kes-yapıştır' yöntemiyle yapıldığı belirtiliyor. Neden böyle bir şeye gerek duyulduğu ile alakalı rivayetler ise muhtelif.
Daha çok verim, daha dayanıklı ürün gibi izahlar var olsa da; uzmanlar verebilecekleri zarara kıyasla, sağlanabilecek faydaların esamesinin bile okunmayacağı kanaatinde...
Konunun ciddiyetini vurgulamak açısından şunu da ekleyelim ki, bu tür işlemden geçmiş gıdalara konunun uzmanlarınca, Frankeştayn Gıda da deniliyor!..
Uzmanlara göre, bu Frankeştayn Gıdalar ve onların katkı olarak kullanıldığı diğer ürünler, başta böbrekler ve karaciğer olmak üzere, insan sağlığı açısından orta ve uzun vadede ciddi riskler içeriyor.
Tabii, 'domates ve patates konusunda dikkatli oluruz, mesele kalmaz; pamuk ve yoncayı zaten yemiyoruz' diye düşünüyor olabilirsiniz. Ama ithal mısır ve soya da GDO'lu ürünler arasında ve bunlar kullanılarak yapılan bisküvi, kraker, puding, bitkisel yağ, bebek maması, çikolota ve gofret... gibi ürünler de, aynı kategoriye giriyor...
Yani, yöneticilerimizin GDO'lara da dikkat etmesi gerek!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.