İSEDAK Toplantısı ve el-Beşir
Yazılarımızı takip eden okuyucularımızın zihinlerinde Abbas’ın erken seçim ilan etmesine rağmen başkanlığa aday olmayacağını açıklayarak siyaset meydanından çekilme kararı vermesi hakkında sorular olduğunu ve kendilerini bu konularda bilgilendirmemizi beklediklerini tahmin ediyorum. Öncelikle şunu ifade edelim ki Filistin’deki direniş grupları arasında uzlaşma ve ittifak sağlanmadan Abbas’ın kararıyla gerçekleştirilecek seçimlerin meşruiyeti olmayacaktır. Onun siyasetten çekilmesi ise kendisinin değil onu kumanda edenlerin kararıdır. Bu konuda yapılan göstermelik açıklamalar sadece taktiktir. Niçin böyle olduğu ve bu süreçle ilgili planlar hakkındaki değerlendirmelerimizi inşallah başka yazılarımızda okuyucularımızın ilgisine sunacağız. Fakat İstanbul’da gerçekleştirilen İSEDAK toplantısını ve Sudan Cumhurbaşkanı Ömer Hasan el-Beşir’in katılmasıyla ilgili tartışmaları öne almaya ihtiyaç vardı.
İKÖ’nün İslâm âleminin bir BM teşkilatı olması için bazı girişimler oldu. Fakat gerek emperyalizmin bunu istememesi ve engel çıkarması, gerekse İslâm âlemindeki muhtelif yönetimlerin kendilerine dıştan yön verenlerin talimatları doğrultusunda hareket ederek böyle bir ittifaka destek vermemeleri sebebiyle bu konuda başarılı adımlar atılamadı. Bu yüzden, İslâm âleminde ekonomik alanda işbirliğinin gerçekleştirilmesi amaçlı girişimlerden, güçlerin birleştirilmesi yolunda önemli projeler çıkarılamadı. Fakat bizim geçen hafta yayınlanan yazılarımızda da dile getirdiğimiz üzere bugün bölgesel güçler teorisi zihinleri meşgul etmeye başlamıştır ve İslâm âleminin kendi içindeki imkânlarını işbirliği temelli projeler için değerlendirmesi yolunda çalışmalar yapılıyor. Ondan dolayı İslâm Dünyası Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK)’nin bundan önceki toplantılarıyla son toplantısı arasında dikkate alınmaya değer bir önem ve etki farkı bulunmaktadır.
Fakat aralarında ekonomik ve ticari işbirliğini güçlendirmeye hazırlanan veya böyle bir ittifaka öncülük etmek isteyen yönetimlerin bu ittifakın içinde yer alacaklara sahip çıkma konusunda yeterli cesareti ve kararlılığı göstermesi gerekir. Bu açıdan Sudan Cumhurbaşkanı el-Beşir’in İstanbul’daki İSEDAK toplantısına katılmasının sağlanması ciddiye alınması gereken bir imtihandı. Engellenmesi ise İslâm âleminde siyasi ve ekonomik ittifak sağlanması girişimlerinden rahatsız olan, küresel emperyalizmin kurduğu yapının korunması çabalarında ısrar eden mekanizma açısından ciddi imtihandı. Ondan dolayı bu konudaki dayatmalarına oldum olasıya yüklenme ihtiyacı duydular.
Konuyla ilgili olarak resmî açıklamalara yansıyan tavır takdire değer nitelikteydi. Fakat açıklamalardan ziyade bu açıklamaların pratiğe yansıtılması büyük önem taşıyordu. Yapılan cesaretli açıklamalara rağmen Sudan Cumhurbaşkanının toplantıya katılmama kararı alması düşündürücüdür. İster istemez zihinlerde “Açıklamaları yapanlar acaba el-Beşir’e özel görüşmelerinde de ‘gelmezsen daha iyi olur’ telkininde mi bulundular? Yaptıkları açıklamaların arkasında durma konusunda aynı cesaret ve kararlılığı gösteremediler mi?” sorularının oluşmasına sebep oldu. Beşir’in ileri sürdüğü “iş yoğunluğu” bahanesi katılmama kararını izahtan uzak ve bu gibi meselelerde artık iyice alıştığımız türdendir. Asıl sebep küresel emperyalizmin dayatma ve tehditlerinin baskın çıkmasıdır. Küresel emperyalizmin dayatma organlarının etkisini zayıflatma amaçlı girişimlerin başarısız kaldığını göstermesi sebebiyle ortaya çıkan sonuç ciddiye alınması gereken niteliktedir.
Küresel emperyalizmin baskı ve dayatmalarının sonuç alması, sadece belli bir ülkenin veya yönetimin tutum ve kararıyla ilgili de değildir. Ortaya çıkan durum İslâm dünyasının, ittifak ve dayanışmada henüz beklenenin çok gerisinde olunduğunu göstermektedir. Bu durum gerçekleştirilen toplantıda üzerinde durulan işbirliği ve dayanışmanın pratiğe aktarılması merhalesinde başarılı adımlar atılmasının ne kadar mümkün olduğu konusundaki kanaatlerimizi de etkileyecek niteliktedir. Çünkü bu ittifakın önünde duran duvarın aşılması için gereken azim gösterilememiştir. Ama gelinen nokta yolun sonu olmadığı gibi duvarın aşılması için kararlı adımlar atılması imkânları tümüyle yok olmuş değildir. İnşallah İstanbul’daki toplantıda alınan kararları bu çerçevede müteakip yazımızda tahlil etmeye çalışacağız.
Beşir’e yöneltilen suçlamalar, bu konuda ABD’nin, Batı’nın ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin sergilediği tutum hakkındaki değerlendirmemizi Analitik Bakış adlı haber sitesinin soruları çerçevesinde ortaya koymaya çalıştık. Dolayısıyla burada tekrarına gerek görmedik.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.