Bu merkez sağ, o merkez sağ değil
Radikal’in pazar dünkü manşeti şöyleydi:
BU BİR TÜR DEVRİM
Manşetin üst satırı “merkez sağda bunlar hiç söylenmemişti” şeklindeydi. Alt iki satırda ise şu cümle vardı: “Erdoğan merkez sağ liderlerin girmediği konuları açık bir üslupla dile getiriyor: Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi’de analar ağladı.”
Gazete, alttaki spotta başbakanın, Dersim isyanı sırasında 20 gencin kurşuna diziliş hikâyesini anlattığını naklediyordu. Fakat aynı zamanda Başbağlar katliamından da söz ettiği ise ikinci spotun en altında yer alıyordu.
Evet, bu bir devrim..
Evet, bunlar bu seviyede ilk defa dile geliyor.
Birinci husus..
Türkiye’nin etkin yayın grupları 3-5 sene öncesine dek AK Parti’yi asla merkez partisi kabul etmiyorlardı. Bu parti “AKP” ve genel başkanı da “Tayyip”ti. Açık oturumlarda bile bir başbakan için Tayyip aşağı, Tayyip yukarı diye konuşulmaktaydı. Şimdi ise ismi gereği radikal olması gereken bir gazete bile AK Parti’yi merkez parti, başkanını da merkez sağın lideri saymakta. Birinci husus bu değişim ve gelişimdir.
İkinci husus.
Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, bakanlar, vekiller, il başkanları, belediye başkanları. Bu ülkenin fakir-fukara kesiminin, orta sınıfın, mütedeyyin ailelerinin çocuklarıdır. İmam hatip, düz lise, meslek lisesi vs. gibi sade yerlerden mezun olmuş, köklerine bağlı kalmış, ilk büyük şehir sendromundan sonra büyük rüyaları olmuş, siyasette birilerinin peşine takılmış, sonra hakikatleri görerek kendi ayakları üstünde durmuş, samimiyetlerinden dolayı milletten destek bulmuş Anadolu evlatlarıdır. Onlar bu milleti, bu milletin acılarını sızılarını bilirler. Çünkü kendileri bizatihi milletin bir parçasıdır. Millet de kim samimi, kim değil derinlemesine farkında. Bu insanlar, miting meydanına gelip seçmenle bakışsa bile birbirlerine gönül diliyle diyeceklerini derler..
Üçüncü husus..
Onlar, yıllarca kendilerini merkez sağın temsilcisi gösteren, muhafazakârlardan, dindarlardan oy alan, onlardan oy alırken kürsüde Kur’an tuttuğu eliyle aynı akşam içki kadehi kavrayan merkez sağcılar değiller. Dediklerine inanan, dedikleriyle amel eden insanlar. Aynı şekilde cuma, namaz, bayram, kandil bilmeyen sözde Türk milliyetçisi de değiller.
Dördüncü husus.
Bu merkez sağ, sol, şu, bu şeklindeki kavramlar.
Daha niceleriyle birlikte Fransız ihtilalinin virüsleri.
Eğer batılı değerlerle ölçersek AK Parti sosyal demokrat partidir.
Bu ülke çocukları için dışımızdaki dünyanın kriterleri yaşama üslubu değildir.
Merkez sağ dense ne yazar.
Sosyal demokrat dense ne olur.
Merkez sağ oldukları artık kabul gören ekibin de içinde olduğu dünyanın mensupları, başka bir ahlâkın, başka bir hesabın, başka bir tarzın insanlarıdır.
O ahlâkta hiçbir canlıya zulmedilemez.
Kim zulmederse zalimdir.
Kim zulüm görmüşse mazlumdur.
Başbakanı konuşturan işte bu inanç manzumesidir.
Asıl devrim daha sonra. O henüz yaşanmadı. Asıl devrim, bu ülkenin bütün evlatları arasındaki görünmez duvarlar yıkılıp da birbirlerini tanıdıkları zaman yaşanacak. Emperyalizm ve onun yerli ajanları, bu ülke çocuklarını aynı masaya oturtmadı. Konuşsalardı aynı şeyi söylediklerini göreceklerdi. Düveli muazzama ve içimize sokulmuş ajanları, onları konuşturmak yerine ellerine tutuşturdukları silahları konuşturdular.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.