Bayramda selâm üzerine
Bayram, idrak dünyamızda barışı, esenliği, huzuru ve güvenliği çağrıştırır. İnsanların olabildiğince etraflarına güven ve sürur yaydıkları ve buldukları bir vasatı.
İslâm da semantik olarak barış, huzur, esenlik, güvenlik ve teslim olmak anlamlarına gelir. İnsan hayatında inşa ettiği dünya da, bu kelimelerin anlamlarıyla zenginleşir.
“S-L-M” kökünden türetilmiş İslâm, ne Hz. Muhammed’in (s.a.s) elçiliğini yaptığı dine kendisinin bulduğu, ne de bu din müntesiplerinin icat ettiği bir isimdir. Bu dini ifade etmek üzere bizzat Allah (c.c) tarafından seçilmiş anlam katmanları yüksek mukaddes bir kelimedir.
“Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak ‘İslâm’ı seçip-beğendim.” (Maide: 3)
Allah’ın (c.c) insanlığa gönderdiği dine İslâm demesinin elbette özel anlamları vardır, ve bunların bir kısmı Kur’an’da da geçmektedir. Anlamların tümü bu dinin ne tür bir dünyanın kapısını araladığını işaretler mahiyettedir.
Meselâ, “Onların oradaki (Cennetteki) duası: “Allah’ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!” (sözleridir). Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise hep ‘Selâm’dır. Onların dualarının sonu da şudur: Hamd, âlemlerin Rabbı Allah’a mahsustur.” (Yunus: 10) âyeti.
Selâmlaşmak Cennet’e has bir durum değildir. Müslümanların bu dünya hayatında da birbirleriyle karşılaştıkları zaman, karşılıklı olarak sağlık ve esenlik dileklerini sunmak kastıyla birinin diğerine “Selâmün aleyküm” (Selâm, huzur ve sükûnet sizin üzerinize olsun, Allah her türlü kazâdan ve beladan korusun!) demesi; diğerinin de: “Ve aleykümü’s-selâm ve rahmetullahi ve berekatüh” (Allah’ın selâmı, rahmet ve bereketi sizin de üzerinize olsun!) şeklinde cevap vermesi, bahsettiğimiz özel anlama taalluk eder.
Öyle bir topluluk düşününüz ki; bir araya geldiklerinde karşılıklı barış ve esenlik temennisiyle cem olurlar, ayrıldıklarında da aynı dualaşmayı yinelerler. Selâm dinine inananlara has bir dualaşma tarzı bu.
Diyebiliriz ki; barış ve huzur için her daim dualaşan bir toplum vasatı kurar, barıştan türetilmiş İslâm. Bunun böyle olmasını dileyen ise Cenab-ı Hak’tan başkası değildir..
Selâmı, barışın ve güvenliğin kaynağı olan Allah’ta (c.c) aramayı öğütlüyor İslâm. Bir adı da “es-Selâm” olan Allah’a, huzuru ve güvenliği O’ndan isteyerek teslim olmayı, O’nu tevhid inancının bir gereği olarak bu anlamda da birlemeyi öğretiyor.
Selâm isminin insan hayatında tecellisini sağlamak, bir adı da “Dâru Selâm” (Selâm Yurdu) olan Cennet’e yol göstermek üzere...
“Allah insanları ‘Dâru Selâm’a esenlik ve mutluluk ülkesine davet eder ve dilediği kimseleri doğru yola iletir.” (Yunus: 25)
Hakkıyla kul olanların ebedi ikametgâhı, “Selâm Yurdu” olarak vasfedilmiş. Bu yurdun sâkinlerinin duyu organlarının da, ikametgâh mekânının vasfına uygun olarak, en güzel sözlere muhatap olacağı bildirilmiştir.
“Onlar Cennet’te ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir laf işitmezler. İşittikleri söz, hep: ‘Selâm! Selâm!’ sesleridir.” (Vakı’a: 25-26)
Cennette selâm, dünyada selâm..
Selâm esastır, düşmanla bile...
“Eğer onlar ‘selâm’a (barışa) yanaşırlarsa sen de yanaş ve Allah’a güven. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.” (Enfal: 61)
Barışı tesis için de, Allah, iman edenlere her daim selâmı tahrip edecek Şeytan’dan uzak durmalarını öğütlemektedir.
“Ey iman edenler! Hepiniz toptan barış ve ‘selâm’a girin de Şeytanın adımlarının peşinden gitmeyin. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır.” (Bakara: 208)
Doğası gereği, barışı, esenliği, huzuru, güvenliği sunar İslâm. Dünya sürgünündeki insanın ontolojik güvenini bulacağı tek adres olarak.
Not: Bu vesileyle Kurban Bayramı’nı selâmetle idrak etmeniz dileğiyle...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.