Ahmet Varol

Ahmet Varol

Sevgi köprüsü olabilmek

Sevgi köprüsü olabilmek

İslâm âleminde birlik ve dayanışmayı güçlendirmenin öneminin günden güne arttığı bir dönemde Cezayir ile Mısır’ın bir top kavgası sebebiyle neredeyse savaşın eşiğine gelmeleri gerçekten ibret vericidir. Kudüs İslâm – Hıristiyan Heyeti Genel Sekreteri Hasan Hatır’ın da ifade ettiği gibi insanlar eğer ki topa verdikleri önemi Kudüs davasına vermiş olsalardı bu kutsal şehir şimdiye kadar işgalden kurtarılmış olurdu. Geçmişteki ihmali bir yana koyalım, bugün Müslüman toplumların gençliğinde bu duyarlılık oluşsa en azından işgalci Siyonistler Kudüs’te Müslümanların evlerine yönelik yıkım ve bu kutsal beldedeki Yahudileştirme faaliyetlerini yürütme cesareti gösteremezler. Ama ne yazık ki ortaya çıkan durum zaten bu uyuşturmanın, yetişen neslin kendi değerlerinden uzaklaştırılıp yönlendirme psikolojisi tabularının peşinden sürüklenmesinin ve bu tabular için birbirlerini taşlayacak hatta öldürecek kadar mutaassıp bir ruh haletine sokulmasının sonucudur.
Mısır’la Cezayir arasında vuku bulan son top gerginliği, futbolun uyuşturma ve sürüleştirme politikasının bir malzemesi olarak kullanılmasının sanıldığı gibi sadece gençliği duyarsız hale getirmediğini aynı zamanda saatli bomba gibi tehlikeli bir konuma da soktuğunu göstermesi açısından da ibret vericidir. O yüzden gençliğin bu tür uyuşturma politikalarının cenderesinden kurtarılıp fıtratına uygun değerlerine ve kendi insanî kimliğine kavuşturulması gerekmektedir.
Mısır ile Cezayir arasında Sudan’ın başkenti Hartum’da gerçekleştirilen dünya kupası eleme maçından dolayı meydana gelen kavganın yol açtığı gerginliğin Arap medyasını bayağı meşgul ettiği sırada Türkiye, haritada bu iki ülke arasında yer alan Libya’ya önemli bir çıkartma yaptı.
Türkiye, bu sıralarda gerek komşu ülkelerle ilişkilerini geliştirme ve var olan sorunları kalıcı çözüme kavuşturma amaçlı ataklarıyla gerekse İslâm dünyasıyla ilişkilerini güçlendirme yönündeki çıkartmalarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Yapılan ataklar neticesinde karşılıklı olarak vizelerin kaldırılması konuyla ilgili haberlerde bilhassa öne çıkıyor. Fakat çıkartmaların ve ilişkileri geliştirme amaçlı atakların öncelikli amacı tabii ki vizelerin kaldırılması değil. Bu, amaçtan ziyade ilk etapta elde edilen bir ürün olarak değerlendirilebilir. Fakat önemsenmesi gereken bir üründür. Çünkü vizelerin kaldırılması sadece ziyaretlerin kolaylaştırılması değil, karşılıklı olarak güven deklarasyonu ve irtibatları güçlendirmenin önündeki bürokratik engellerin kaldırılması anlamı taşımaktadır. Bu ürün Libya’ya yapılan çıkartmada da elde edildi.
Türkiye’nin komşu ülkelere ve genelde İslâm coğrafyasına yaptığı ataklar bazı yorumlarda “Yeni Osmanlılık” politikası olarak lanse edilmeye çalışıldı. Hatta bir haberde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Evet, biz yeni Osmanlıyız” dediği iddia edildi. Davutoğlu böyle bir şey söylemediğini, söylenmesini de tasvip etmediğini vakit kaybetmeden kamuoyuna bildirdiyse de haberin çok hızlı bir şekilde Arap basınına yansıması dikkat çekiciydi. Gördüğümüz kadarıyla böyle bir çıkıştan da kimse rahatsız olmuyor ve “keşke birileri Osmanlı’nın tarihte icra ettiği fonksiyonu icra edebilse, Müslüman toplumları bir araya getiren çatı rolü oynasa da onlar Yeni Osmanlı olsalar” diyorlardı. Fakat görüldüğü kadarıyla tarihteki şartlarla bugünün şartları çok farklıdır. Dolayısıyla bir Yeni Osmanlılık değil Müslüman toplumların ortak paydalarını değerlendirmek suretiyle ortak zeminde güç birliği oluşturmak daha fazla önem arz etmektedir.
İslâm âleminde dayanışma sağlanması suretiyle Müslüman toplumların bileğinin güçlendirilmesi, böylece haksızlıklara karşı da ortak tavır sergilenebilmesi için birilerinin sevgi köprüsü oluşturmasına ihtiyaç var. Atılacak adımlar, kurulacak bağlar ve geliştirilecek ilişkiler bu açıdan önem taşıyor. Müslüman toplumlara izzetlerini kazandıran ortak paydaların değerlendirilmesi bu şekilde sevgi köprüsü kurma imkânı verecektir.
İslâm âlemindeki dayanışma ve işbirliğinin güçlendirilmesi için diplomatik ataklar devam ederken, başta IHH olmak üzere muhtelif insanî yardım kuruluşlarının Türkiye’deki hayırseverlerin bağışladığı kurbanları dünyanın en ücra köşelerine dahi ulaştırarak yardım elini uzatmaları gönüllere ferahlık veriyor. IHH bu yıl 120 ülkede kurban kestirmeyi planlıyor. Bu kurbanlar da sadece et bağışından ibaret kalmamakta aynı zamanda bir sevgi köprüsü oluşturmaktadır.
Türkiye’nin Libya çıkartmasıyla ilgili değerlendirmemizi de inşallah müteakip yazımızda yapmaya çalışacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi