Açılım devam edecek. Başka yolu yok!..
Bülent Arınç haklı olarak, “Şaka yapıyorsunuz, Sayın Baykal deneyimli bir siyasetçidir, böyle söylememiştir...” diye tepki gösteriyor.
Peki Arınç’ın inanmakta güçlük çektiği Baykal’ın sözleri neydi?
Ana Muhalefet Lideri, Parti Grubunda dedi ki: “Yaşanan bunca olaydan sonra, açılımda hiçbir şey yokmuş gibi bu yola devam edilmesi, Mustafa Kemal’in Nutuk’ta da dediği gibi, gaflet ve dalalet olmaktan çıkmakta, bir hıyanete dönüşmektedir...”
Bir siyasetçi için biraz fazla görülecek nitelikte sakin tabiatıyla tanınan İçişleri Bakanı Beşir Atalay; Baykal’ın bu sözleri karşısında anlaşılan sükunetini daha fazla koruyamamış ve şöyle cevap vermiş: “... Türkiye yıldızı parlayan bir ülke. Kendi içimizdeki bu sorunları da kendimiz çözersek, bu ülke hepimize yeter. Bizim çabamız bu. Eğer bunun için uğraşmak hainlik ise, ki; koskoca Ana Muhalefet Liderinin ifadesi böyle, onu herkesin takdirine bırakıyorum. Bu kelimeleri, bu kavramları pek sevmem, ama böyle büyük bir hedefle uğraşırken, sırf siyasi rant için bunlara karşı çıkılıyorsa, esas hainlik budur...”
Bu noktada herkesin şu soruyu sorma hakkı var: Ülkede iç barışı ve toplumsal huzuru sağlamak için çalışmak ne zamandan beri hainlik olmaya başladı? Bir de siyasi rant meselesi var tabii...
Çeyrek asırdan beri bu ülkede devam ettirilen terörden, kimlerin hangi yönden beslendiği, faydalanmaya çalıştığı ve bu sebeple de terörün sürmesi için her yola başvurduğu, bu sebeple ihanet tezgahları kurduğu, artık bilinmeyen bir durum değil. Yani terörden siyasi ve ekonomik rant devşirenleri, bu millet düne göre daha iyi teşhis edebilir durumda! Onun için kimse kendini kandırmasın. Bu memlekette neyin ihanet, neyin sadakat olduğunu en iyi bilen yine halkımızdır. Ve halkımız hiçbir zaman hainleri cezasız bırakmaz.
Hain tuzaklara, pusulara, provokasyonlara rağmen, milletimiz nihayetinde bir milli birlik projesi olan açılım sürecinin devam etmesini istiyor. Ve öyle de olacaktır...
Tokat Reşadiye’deki gibi hain tuzaklar, onu kuranlar hesabına netice vermeyecektir. Çünkü geçmişte, mesela 25 Mayıs 1993’te Bingöl’de, benzer bir kalleşlikle 33 tane erimiz ve beş tane sivil vatandaşımız şehit edilmişti... Oysa bu menfur saldırıdan sadece bir gün önce, yani 24 Mayıs’ta, Milli Güvenlik Kurulu toplanarak, ülkede hüküm süren sükunetin devamlılık kazanması için, terör örgütüne katılıp da, fiilen suça karışmayanların teslim olmaları halinde kovuşturmaya uğramadan serbest bırakılması, diğer terör örgütü mensuplarının durumunun da bu anlayışla ele alınması için gerekli hukuki düzenlemenin yapılması için hükümete tavsiyede bulunma kararı almış ve bunu bir bildiri ile kamuoyuna da duyurmuştu...
İmdi, Bingöl ile Tokat Reşadiye’de cereyan eden felaketin benzerliğine dikkat isterim! Yedi askerimizin hayatına mal olan kalleş saldırının açıkça bir provokasyon olduğunu hemen herkes düşünüyor ve söylüyor. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ve Tokat Milletvekili Zeyit Aslan da bu hain tuzağa özellikle dikkat çekmeye çalıştı.
Şu halde, geçmişten ders almak gerekiyor. Yani terörün bitmesi için ne bahasına olursa olsun, açılım sürecinin devam etmesi gerekiyor. Açılım sürecini baltalamak için sokak hareketlerine, böyle hain tuzaklara başvuranlar, çok geçmeden o tuzakların kendi ayağına dolandığını görecektir.