Her gün Aşûre...
Sırasıyla Hicrî takvimin aylarını hatırlayalım:
Muharrem, Safer, Rebîulevvel, Rebîulâhır, Cemâziyelevvel, Cemâziyelâhır, Receb, Şa’bân, Ramazan, Şevval, Zilkâde, Zilhicce...
İki gün sonraki Aşûre gününün hürmetine, bu ayları doğru düzgün saymayı hem kendimiz öğrenelim hem çoluk-çocuğumuza öğretelim lütfen.
Tarihte birçok peygamberlerin nice tecellilere, Allah’ın yardım ve rahmetine mazhar olduğu mübârek Aşûre günü, mânevî sırlar ve kazançlarla dolu. Değeri yok olmuş değil; kıyamete kadar devam eder.
Peygamberimiz’in sevgili torunu Hazreti Hüseyin radıyallâhü anh efendimiz, Kerbelâ’da mübârek bir Aşûre günü şehid edildi. Acı bir hâdisedir. O günün Hazreti Hüseyin’in mânevî derecesinin yükselmesine, şehitlerin efendisi olanların derecesine ulaşmasına vesile olması bakımından, bu mânâda “Her yer Kerbelâ, her gün Aşûre” denilmesine itiraz edilmesine lüzum yok...
Hazreti Hüseyin’in (r.a.) şehid edildiği topraklarda müslümanlar bugün de şehid ediliyor. Onları şehid edenlerin, şehid edenlere yardımcı olanların, bu katliâmı tasvip edenlerin vücutlarını da Allah Müslümanlara zararları dokunmadan en kısa zamanda ortadan kaldırsın...
Peygamberimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret ettiğinde oradaki Yahudilerin Aşûre günü oruç tuttuklarını gördü. Sebebini sordu. Yahudiler, “Aşûre günü, Allâhü Teâlâ’nın Musa Aleyhisselamı ve İsrailoğullarını Firavun’un şerrinden kurtardığı gündür. Onun için o güne hürmeten oruç tutuyoruz” dediler. Peygamberimiz, “Biz Musa’ya sizden daha yakınız” buyurarak, ashab-ı kirama o gün oruç tutulmasını tavsiye etti. “Aşûre günü oruç tutunuz. Ona dokuzuncu veya onbirinci günü ilâve ederek Yahudilere ters hareket ediniz” buyurdu.
Mübârek bir gün olan Aşûrü günü ve gecesinde yapılan ibâdetler mübârek, değerli ve sevabı çoktur. Abdülkadir Geylânî kuddise sirruh hazretleri Gunyetüt Tâlibîn isimli eserinde, İbni Abbas radıyallâhü anhümânın rivayetiyle şu hadis-i şerifi naklediyor:
“Muharrem ayında bir gün oruç tutana, tuttuğu o güne karşılık otuz gün oruç sevabı verilir.”
Bu ayın en değerli günleri ilk 10 gündür. 10 günün en değerlileri de son günleri olup onuncu gün Aşûredir. Daha önce oruç tutamayanlar hiç olmazsa Muharremin 9. ve 10. günleri oruç tutmalıdırlar. Sadece onuncu gün oruç tutmak tenzîhen mekruh olup, 9. gün tutamayanlar, Aşûre gününden sonraki 11. gün de tutmalıdır.
Ebû Hüreyre radıyallâhü anhin bildirdiği bir hadis-i şerifte şöyle buyuruluyor:
“Aşûre gecesinde ibâdet edip gündüzün de oruçlu olan, vefat edeceği zaman ölüm acısını hissetmez.”
Meşhûr sofîlerden Süfyan-ı Sevrî rahmetüllâhi aleyhin bulunduğu bir mecliste, hadis-i şerifte haber verilen şu husus konuşulmuştu: “Bir kimse Aşûre gününde çoluk çocuğuna harçlık ve yiyecek bakımından bolluk gösterirse, Allahü Teâlâ o kimseye senenin diğer aylarında bolluk gösterir ve rızkını genişletir.” Bunu dinleyen Süfyân-i Sevrî, “Biz bunu 50 yıldır tecrübe ediyoruz, kolay ve rahat geçimden başka bir şey görmedik” dedi.
Onun için, sene boyunca evinde bolluk olmasını isteyenler Aşûre günü eve ufak-tefek yiyecek almalıdırlar. Ayrıca fakir fukaraya sadaka vermeli, çocukları harçlık vererek sevindirmelidir.
On kişiye birer selam veya bir kişiye on selam vermelidir.
Bazı eserlerde, Aşûre günü gusletmenin de hastalıklara faydalı olacağı zikredilmektedir.
Nuh Aleyhisselam gemideyken son günlerde yiyecekleri azaldığı için, kalanları karıştırarak karma bir yemek yapmışlar. Şimdiki Aşûreler bir nevi onu yad etmektir. Kandil gecelerinde kandil simitleri o gecenin kandil olduğunu hatırlattığı gibi, Aşûre çorbası da bize Nuh Aleyhisselam’ı ve o büyük tufan hadisesini hatırlatmalı.
Mübârek gün ve geceler, yas değil ibâdete ağırlık verme zamanıdır. İslâm’da yas olmayıp yas bir ibâdet değildir. Peygamberimiz’in amcası Hazreti Hamza, Peygamberimiz hayattayken şehid edildi. Peygamberimiz, “Şehidlerin efendisidir” buyurduğu Hazreti Hamza (r.a.) için yas tutturmadı ve yas tutulması gerektiğini söylemedi. Peygamberimiz’in hayatının son günlerinde inzal buyurulan “Dininizi bugün tamamlayıp kemale erdirdim” meâlindeki âyete göre, onun hayatında din tamamlandı ve başka bir ilaveye lüzum kalmadı.
Onun içindir ki, birer şehid olan Hazreti Ömer ve Hazreti Osman efendilerimiz için de tarihte yas yoktur.
Hazreti Hüseyin efendimizden üstün olan babası Hazreti Ali için de İslâm tarihi boyunca yas tutulmuş değildir.
Hepsinden önemlisi, bütün insanların, hatta bütün peygamberlerin en üstünü olan Sevgili Peygamberimiz’in vefatıdır. Yas tutulacaksa en önce O’nun için tutulmalıdır. Ama böyle bir şey söz konusu değildir.
Peygamberimiz’in doğumu gibi vefatı da pazartesi günüdür. Hazreti Ebûbekir (r.a.) “Ümit ederim ki ben de pazartesi günü vefat etmiş olayım” buyurmuş ve arzu ettiği gibi olmuştur. Ama hem Peygamberimiz’in hem de Hazreti Ebûbekir efendimizin vefat günleri olan pazartesi günü, yas günü olmamıştır. Aksine, ibâdetlerin Allah’a arz edildiği gün olması itibariyle mübârek bir gündür. Haftanın pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak daha sevaptır.
Aşûre gününüz mübârek olsun...