LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Yaşlı subaylar rahatsız!

Yaşlı subaylar rahatsız!

- Lütfü Bey; son zamanlarda Genelkurmay Başkanı ile Genelkurmay sözcülerinin açıklamalarında "Rahatsızız" denilerek bu duruma vurgu yapılıyor. Nasıl yorumluyorsunuz bu durumu?
- Anlaşılan başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere komuta kademesini oluşturan yaşlı subaylar rahatsız! Bu durumda onlara "Genç subaylar rahatsız" diye yazdığı için şu an hapiste olan Mustafa Balbay'ı hatırlatmalıyız! Şu işe bakın ki "Genç subaylar rahatsız" diye yazdığı için Mustafa Balbay içeride, ama komuta kademesi adına "Yaşlı subaylar rahatsız" der gibi konuşan İlker Başbuğ ordunun tepesinde! Demokratik bir ülkede bir Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanlarıyla birlikte savaş kıyafeti giyip, savaş gemisinin üzerine çıkıp, milleti tehdit edercesine rahatsızlığını dile getirebilir mi? Ona "Madem rahatsızsın, öyleyse istifa et" demezler mi? En azından espriyle karışık, "Madem rahatsızsın, öyleyse doktora git!" demezler mi? Ya da o ülkenin Başbakanı ona, "Genelkurmay Başkanı haddini bil haddini, haddini bilmez isen bildirirler haddini!" demez mi? Ama maalesef bizim ülkemizde bunlar olmuyor. Genelkurmay Başkanları savaş kıyafeti giyip, savaş gemisinin üzerine çıkıp, milleti tehdit edebiliyor. Ve de askerlikten başka üzerine vazife olmayan her konuda konuşabiliyor. Oysa Genelkurmay Başkanlarımızın, komutanlarımızın kafa yorması gereken konular askeri konular değil mi? Mesela Genelkurmay Başkanlarımızın, komutanlarımızın ''Nasıl oldu da kendi savaş uçaklarımız kendi savaş gemimizi batırdı?" diye kafa yorması gerekmez mi? Mesela Genelkurmay Başkanlarımızın, komutanlarımızın "Neyi yapamadık da, ABD askerleri Türk subaylarının başına çuval geçirip, ordumuzun onurunu dünyanın gözü önünde yerle bir etti" diye kafa yorması gerekmez mi ? Mesela Genelkurmay Başkanlarımızın, komutanlarımızın "Dün 'Bunlar bir avuç eşkıya, bunları bir kaşık suda boğarız' dediğimiz PKK'yı neden yenip yok edemedik" diye kafa yorması gerekmez mi? Onların üzerlerine vazife olan bu gibi askeri konulara kafa yormamasından, aksine üzerlerine vazife olmayan her konuya kafa yorup burunlarını sokmasından asıl millet rahatsız değil mi?
MİLLET ÇÖPLÜĞE DÜŞSÜN, DEVLET İSRAFTA YÜZSÜN!
- 2010 yılı bütçesine göre büyüme oranı yüzde 3.5, enflasyon oranı yüzde 5.3, alınacak ortalama vergi oranı da yüzde 18.2 olacak. Bütçe rakamlarına baktığınızda 2010'da halk açısından nasıl bir tablo görüyorsunuz?
- 2010 bütçesinin rakamları daha fazla fakirlik, daha fazla işsizlik demek. Neden daha fazla fakirlik demek? Çünkü bütçe rakamlarına göre, halkın cebine konulan paradan çok daha fazlası halkın cebinden alınacak demek. Bu da halkın daha fakirleşmesi, satın alma gücünün daha düşmesi demek. Halkın daha fakirleşmesi, satın alma gücünün daha düşmesi ise tüketimin düşmesi demek. Tüketimin düşmesi ise üretimin ve yatırımın da düşmesi demek. Öyle ya, tüketim olmayınca kimin için üretilecek, ne için yatırıma girişilecek? Üretimin, yatırımın düşmesi ise daha fazla işsizlik demek. Mevcut işsizler ordusuna yenilerinin eklenmemesi için Türkiye'nin her yıl yüzde 7 oranında büyümesi gerek. Görülüyor ki 2010'da da, hatta 2011'de de bu oranda bir büyüme gerçekleşmeyecek. Tabii bu sadece Türkiye'nin değil, dünyanın gerçeği. Dünyada egemen olan kapitalizmin içine düştüğü büyük krizin gerçeği. Bu krize yeni bir kriz eklenirse, bu kriz daha da derinleşirse, bu tablodan daha da kötü tablolar bekleyebilir bizi. Ne var ki bakıyoruz da devletimizi yönetenler kendileri açısından hiç de bu tabloya uygun davranmıyor. Halk fakirleşirken, yaşam standardı düşerken, siviliyle-askeriyle devletimizi yönetenler halkın vergileriyle kendilerine en pahalısından makam otomobilleri, makam uçakları aldırıyor; saray gibi lojmanlar yaptırıyor. Devlette israf çok, ama halka karşı insaf yok! Halk karnını doyurmak için neredeyse çöplüklere kadar düşsün, ama devlet yöneticileri israf için de yüzsün! Olacak iş mi, kabul edilecek iş mi bu? Ortada bir kriz varsa, bunun yükünün devletiyle, milletiyle birlikte çekilmesi gerekmiyor mu?
TEK ELİN NESİ VAR, ÇOK ELİN SESİ VAR!
- Tekel işçilerinin, çalıştıkları tesislerin kapatılmak istenmesine karşı gösterdikleri tepkiler sürüyor. CHP de Hükümeti işçi kıyımı yapmakla suçluyor. Bu konudaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
- Her konuda ilkeli, tutarlı olmak gerekir. En azından bu benim için böyledir. Eğer CHP işçi kıyımlarına karşıysa, en başta kendisi işçi kıyımı yapmamalı. Oysa İzmir-Karşıyaka Belediyesi'nde olduğu gibi CHP'li bazı belediye başkanları daha dün DİSK'e bağlı işçileri işten atmadı mı? İşçi kıyımı yapmadı mı? Bu ülkede işyerlerinin kapatılması ya da özelleştirilmesi yoluyla daha pek çok işçi kıyımı yapıldı. Peki bugün “Kıyıma uğruyoruz” diye tepki gösteren Tekel işçileri, o günlerde neredeydiler? Niye o işyerlerindeki on binlerce insanın kapının önüne konmasına bugünkü gibi tepki göstermediler? Niye tepkilerini göstermek için bugünkü gibi sokaklara dökülmediler? Niye işyerleri kapatıldığı ya da özelleştirildiği için işlerini kaybedenlerle dayanışma içine girmediler? İşte ben de buna tepkiliyim. İnsanların başkalarının başına bir şey geldiği zaman susmasına, ancak kendi başlarına bir şey geldiği zaman tepki göstermesine tepkiliyim! Bu ülkede "Susma, sustukça sıra sana gelecek" sözünün yaygınlaşmasında başı çekmiş kişiyim. Ne var ki bu ülkede bu söze uygun hareket edildiğini de görmedim. Aksine ülkemizde "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" anlayışı geçerli. Başkalarının başına bir şey geldiği zaman değil, ancak kendi başlarına bir şey geldiği zaman tepki gösterme anlayışı geçerli. İşte şimdi de Tekel işçilerinde bunun son örneğini görmedik mi? Tekel işçileri şimdi AKP’ye tepki gösteriyorlar ama, onların büyük çoğunluğu seçimlerde AKP’ye oy verdiklerini söylemediler mi? Eğer Tekel işçileri iş yeri kapatmalarına ya da özelleştirmelere karşılarsa, buna olan tepkilerini kendi başlarına geldiğinde değil, başkalarının başına geldiğinde göstereceklerdi. Başkalarını tek başlarına bırakıp, yalnızlığa terk etmeyeceklerdi. Tek elin nesi var, çok elin sesi var anlayışına uygun hareket edeceklerdi!




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi