Mehmet Talu

Mehmet Talu

Yılbaşı, toplumsal bir isyandır 4

Yılbaşı, toplumsal bir isyandır 4

Dinimiz; kâfirlere, munafıklara, batıl din ve ideoloji mensuplarına muhalefet etmeyi emretmiş ve onlara benzemeyi kesin bir şekilde haram kılmıştır. Çünkü dış görünüş itibarıyla onlara benzemek, neticede ahlâkî değerlerde, kötü ve çirkin işlerde ve hatta inançta onlara benzemeye sebep olur. Gerçekten giyimde, sözde, davranışta ve işlerdeki benzeşmeler kalplere tesir ederek onlara karşı sevgi ve saygı meydana getirir. Kısacası gayrimüslimlere benzemenin haram olduğunda icma vardır. (İskilipli Mehmet Atıf, Frenk Mukallitliği ve Şapka, 4)

İslâm dininin inanç, ahlâk, ibadet ve muamelât alanında getirdiği hükümler, öngördüğü kural ve tavsiyeler Müslümanlarca öteden beri bir bütün olarak kabul edilmekte, günlük ve sosyal hayatla ilgili şekil ve muhteva bile çoğu defa bu bütünün bir parçası olarak mütalaa edilmektedir. Öte yandan Kur'an-ı Kerim âyet-i kerimelerinin ve risâleti boyunca Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin sıkça üzerinde durduğu konulardan birisi de, Müslümanların fert ve toplum olarak belli bir kimlik kazanmaları, kendi şahsiyetlerini korumaları ve kendilerine güven duymaları olmuştur. Çünkü bu, Müslümanların bütünleşmesi, belli bir siyasal organizasyona gidip devlet kurması ve millet olması kadar, kendi inanç ve ibadetlerini, değer ve özelliklerini korumaları açısından da önemlidir. Bu itibarla Kur'an-ı Kerim, Müslümanlara ısrarla birlik ve bütünlük içinde olmalarını, müşrik ve gayri müslimleri dost edinmemelerini, onlarla gayriislâmi bir kültürün etkisi altında kalmayı kaçınılmaz kılacak şekilde sıkı bir ilişkiye girmemelerini emretmektedir. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost ve idareci edinmeyin. Zira onlar birbirlerinin dostudurlar, birbirinin tarafını tutarlar. Sizden kim onları dost ve idareci edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz ALLAH, zalimler topluluğuna yol göstermez, onları hidayete erdirmez." (Mâide Sûresi:51)

"Yahudiler de hıristiyanlar da; sen onların dinlerine uymadıkça asla senden razı olmayacaklardır. De ki: ALLAH Teâlâ'nın yolu, doğru yolun tâ kendisidir. Yemin olsunki, sana ilim geldikten sonra, eğer sen onların arzularına uyacak olursan, senin için ALLAH Teâlâ'dan ne bir dost ve ne de bir yardımcı vardır." (Bakara Sûresi: 120)

Ayet-i kerimelerde ifade edildiği gibi: Başka dinden olanlar, özellikle yahudiler ve hıristiyanlar Müslümanların dostu olmazlar; onlar ancak birbirinin dostu olur, birbirini desteklerler. Zaman zaman Müslümanlara yaklaşmaları, kendi menfaatleri bunu gerektirdiği içindir. Müslümanların bunu unutmamaları ve kendi aralarındaki dostluğu güçlendirmeleri zaruridir. Müslümanların arasına sızan iki yüzlüler, felâket tellâllığı yaparak onları, Mü'minleri bırakıp kâfirlere yöneltmek isterler; iman ehlinin bunlardan da sakınması gerekmektedir. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Mü'minleri bırakıp da kâfirleri dostlar edinmeyin. Bunu yaparak ALLAH Teâlâ'ya, kendi aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?" (Nisa Sûresi:144)

"Mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet, güç ve şeref mi arıyorlar. Bilsinler ki gerçekten bütün izzet ve şeref yalnızca ALLAH Teâlâ'ya aittir." (Nisa Sûresi:139)

Ayet-i Kerimelerde açıkça ifade ediliyor ki: Gerek milletler arası münasebetlerde ve gerekse fertler ve topluluklar arası münasebetlerde Mü'minler, daima Mü'minlerin yanında yer alacak; güç, kuvvet ve şerefi bu beraberlikte arayacaklardır. Kendilerini korumak veya güçlenmek için kâfirlere başvuran milletler küçüldükleri gibi fertler de manevi değerlerinden kayıp verirler.

Kâfirleri ve müşrikleri dost edinmeme konusu, Kur'an-ı Kerim'de sık sık zikredilen ve üzerinde durulan bir konudur. Yahudi ve hıristiyanların Mü'minlere dost olamayacağı, Müslümanların da onları dost edinmemeleri gerektiği ısrarla belirtilmiştir. Mü'minler, küfür ehlini veli, dost ve idareci edinemez. Ancak zaruret sebebi ile işbirliği ve dayanışma, ülkeler arası ilişkilerin gerektirdiği ticarî, ekonomik sağlık ve sosyal alanlarda karşılıklı çıkar ilişkisi çerçevesinde antlaşmalar yapılması mümkün ve caizdir. Fakat bu dostluktan farklı bir ilişkidir. Bir Müslümanın yahûdi veya hristiyan gayr-ı müslim bir komşusu olabilir. Komşuluk münasebetleri elbette olacaktır. Amma Müslüman Müslüman kalmalı, gayr-ı müslim de gayr-ı müslim kalmalıdır. Müslüman, Cenab-ı Hakk'ın:

"Sizin dininiz size, benim dinim de banadır." (Kafirun Sûresi:6)

Buyurduğu gibi demelidir. Herkes kendi yoluna gitmelidir.

"Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur, cehennemde yanarsınız. Sizin ALLAH Teâlâ'dan başka dostlarınız yoktur. Sonra O'ndan da yardım göremezsiniz!" (Hud Sûresi:113)

Bu ayet-i kerimelerin yanı sıra Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz de Müslümanları, itikadî ve ahlâkî alanda olduğu gibi kılık ve kıyafet, şekil ve merasim yönünden de müşriklere, gayri müslimlere benzememeye davet ve teşvik etmiştir. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Müslüman olmayanlara benzememeye o derece dikkat ederlerdi ki, aslında yaptığı halde sonradan onlarda gördüğü hareketlerde bile değişiklik yaparlardı. Bunlar, çevredeki kültür ve medeniyetlerle, din ve kavimlerle iç içe yaşayan o dönem Müslümanlarına ayrı bir kimlik ve özellik kazandırıp, onların kendi içerisinde bütünleşmelerini sağlamaya yönelik önlemlerdir. Meselâ: Henüz hicret etmeden evvel Muharrem ayının onuncu, Aşûre günü oruç tutmayı adet edinmişlerdi. Hicretten sonra Medineli Yahudilerin de bu günü takdis ettiklerini görünce onlara benzememek için Muharrem ayının dokuz ve on veya on ve onbirinci günlerinde oruç tutmaya başlamışlardır. (Geniş bilgi için bak. M. Talu, Üç Aylar, Mübarek Gün Ve Geceler, 460) Yine müşriklere benzememek için ashabına; sakallarını uzun, bıyıklarını kısa kesmelerini emretmişlerdir. (10 Geniş bilgi için Bak. Sh: 656)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Talu Arşivi