Gladio’nun sakalını kesme, şahdamarını kes!
- Lütfü Bey; Ergenekon davası türü davalarla NATO ülkelerindeki Gladio denilen derin devlet yapılanması çökertilmişti. NATO ülkeleri içinde Gladio’nun varlığını sürdürdüğü tek ülke Türkiye kalmıştı. Sizce Ergenekon davasının sonucunda ülkemizdeki Gladio da çökertilebilecek mi?
- Unutmayın ki mesela İtalya’daki Gladio’nun çökertilmesi için 20 bine yakın kişi sorgulanmıştı. Bunların içinde eski cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, üst düzey komutanlar, büyük iş adamları, medya patronları da vardı. Oysa bizde bu dava kapsamında sorgulanıp hapse konulanlar İtalya’dakinin yüzde biri oranında kaldı. Üstelik sorgulananlar arasında ne bir eski cumhurbaşkanı, ne bir eski başbakan, ne bir eski bakan, ne bir büyük iş adamı, ne de bir büyük medya patronu var. Daha da ötesi, halen görevde olan ne bir üst düzey komutan, ne de bir general var. En son olarak Darbe Günlükleri çerçevesinde üç emekli komutan sorgulanır gibi yapıldı! Sorgulanır gibi yapıldı diyorum, çünkü bunlar savcılıkta sorgulanmaktan çok adeta bir misafir gibi ağırlandı. Zaten daha sonra üçü de savcılıktan ellerini kollarını sallayarak çıktı. Düşünün daha emekli olmamış hiçbir general, hiçbir komutan sorgulanmadı. Toprağa gömülmüş suikast silahları, sabotaj bombaları ortaya çıkınca medyanın karşısına çıkıp, “Bu silahlar orduya ait değildir” diyen, ama çok geçmeden doğru söylemediği resmi kurumlarca belgelenen Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da sorgulanmadı. Hadi onu geçtik; Şemdinli’deki sabotajcı subaylar için “Tanırım, iyi çocuklardır” diyerek onlara sahip çıkan eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt bile sorgulanmadı. Eğer bu dava böyle sürerse, Gladio denilen derin devlet yapılanması bitmez, bu davanın inandırıcılığı biter! Gladio’nun şahdamarı kesilmeyip de sadece sakalı kesilirse, o sakalın yerine daha gür bir sakal biter!
BEBEKTEN OLMA CANLI BOMBA!
- Birkaç gün önce Afganistan’daki ABD üssünde 7 Amerikalı gizli servis ajanının ölümüne neden olan canlı bombanın doktor olduğu ortaya çıktı. Ne düşünüyorsunuz canlı bombalar hakkında?
- Bir bebekten bir canlı bombayı üreten şartları sorgulamadan canlı bomba gerçeğinin altında yatan nedeni kavrayamayız. Sonuçta bombaları vücuduna sarıp da kendisiyle birlikte hedefini havaya uçuranlar da bir zamanlar bebektiler. Bir melek kadar masum o bebekler ne oldu da canlı bomba haline geldiler? Ya da birkaç gün önce kendisiyle birlikte 7 ABD gizli servis ajanını havaya uçuran doktor ne oldu da canlı bomba haline geldi? Ne oldu da insanları yaşatmak üzerine eğitim görmüş bir doktor, kendisiyle birlikte bunca insanı havaya uçuracak hale geldi? İşte bu soruların cevaplarını aramadan, sadece canlı bombaları suçlayarak bir yere varamayız. Bir insanın en kıymetli şeyi canı değil mi? Canından bile vazgeçmesi bir insan için en zor şey değil mi? Ne oluyor da onlar en kıymetli şeylerinden, canlarından bile vazgeçiyorlar; bombaları vücutlarına sarıp, hedefleriyle birlikte kendilerini de havaya uçuruyorlar? Bu soruların cevaplarını bulabilmemiz için canlı bombaların en çok rastlandığı Irak, Afganistan, Filistin gibi ülkelerdeki ortama bir bakmamız gerek. Bir ülke ki işgal edilmiş; kadın erkek demeden halkına tecavüz edilmiş; en kıymetli ekonomik varlıkları gasp edilmiş; işte bu zulmün sonucunda doğuyor canlı bombalar. Bu zulmün sonucunda bir melek kadar masum bebekler, kendi gözleri önünde analarına, babalarına tecavüz edildiğini gören masum çocuklar canlı bomba oluyor. Bu canlı bombalar bu zulümlere insanların isyanı oluyor. Böylesine zulümler kadar dünyadaki haksızlıklar, adaletsizlikler, eşitsizlikler de bir bebeği canlı bomba haline getiriyor. İnsanca-hakça bir paylaşımın olmadığı, ezenler ile ezilenlerin olduğu bir dünya düzeni de bir bebeği canlı bomba haline getiriyor. Zaten dünyaya hakim olan kapitalist düzen zulmün, haksızlığın, adaletsizliğin, eşitsizliğin ta kendisi değil mi? Emperyalizmin hakimiyetindeki bir dünyada canlı bombaların üremesi de normal değil mi? Canlı bombaların olmadığı bir dünya istiyorsak eğer, böylesine zulümlerin, haksızlıkların, adaletsizliklerin, eşitsizliklerin olmadığı bir dünya oluşturalım. Ve bilelim ki böylesine zulümlerin, haksızlıkların, adaletsizliklerin, eşitsizliklerin olduğu bir dünyada canlı bombalar azalmaz, artar.
ORDU KORUNMAYA MUHTAÇSA ÜLKEYİ NASIL KORUR?
- Vatan gazetesi yazarı Can Ataklı, geçenlerde “Ordu ABD’yle işbirliği yaparak Türkiye’nin kapitalist yolda güvenle yürümesi için darbeler yaptı” diye yazdı. Can Ataklı gibi en hızlı ordu savunucusu yazarlar bile bu eleştirileri yapmaya başlarken, MHP yeni parti programında orduyu koruma altına almayı amaçlayan bir maddeye yer verdi. Nasıl değerlendiriyorsunuz bütün bu gelişmeleri?
- MHP’nin yeni parti programında orduyu koruma altına almak istemesi orduya hakarettir. Çünkü bu, orduya korunmaya muhtaç muamelesi yapmak demektir. Ordunun kendisi korunmaya muhtaç ise, o zaman ülkeyi nasıl koruyabilecektir? Şimdilik MHP’nin orduyu koruma altına almak istemesi konusunu kısa geçelim. Ve Can Ataklı gibi en hızlı ordu savunucusu yazarların şimdilerde “Ordu ABD’yle işbirliği yaparak Türkiye’nin kapitalist yolda güvenle yürümesi için darbeler yaptı” diye yazmasına gelelim. Bunu nihayet onların da gerçekleri görmeye başlaması olarak değerlendiririm. Malumunuz ülkemizdeki ilk askeri darbe 27 Mayıs 1960’da gerçekleştirildi. Ve o darbenin sözcüsü Alpaslan Türkeş, yaptığı ilk açıklamanın ilk cümlesinde ABD’nin ta kendisi demek olan NATO’ya olan bağlılıklarını dile getirdi. İçlerinde Alpaslan Türkeş’in de olduğu bazı subaylar 1948’de ABD’de özel harp eğitimi görmüşlerdi. Sonra bu subaylar Türkiye’ye gelip Özel Harp Dairesi’nin kuruluşunu gerçekleştirmişlerdi. Bu subaylardan Alpaslan Türkeş daha sonra MHP’yi kurmuştu. Ve maalesef MHP’li gençler, ABD’ye ve onun kapitalist sistemine karşı çıkanlara karşı kullanılan vurucu güç olmuştu. Hiç ABD emperyalizmine ve onun kapitalist sömürü düzenine karşı çıkmadan milliyetçi olunabilir mi? Hiç emperyalist ABD’yle işbirliği yapıp, Türkiye’nin kapitalist yolda güvenle yürümesi için darbeler yapanlar Türkiyeci olabilir mi? Bunlar Türkiyeci değil ABD’ci; bunların milliyetçiliği ise ABD milliyetçiliği!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.