Atom bombasından farksız
Fatih Camii bombalansaydı, Beyazıd Camii bombalansaydı, uçaklar, İstanbul üzerinde dalışlar yaptıktan sonra yeşil bayraklı, çarşaflı, sarıklı kitleler, Hava Müzesini basıp tahrip etselerdi, sivil kıyafetler giymiş binlerce askerî personel olayları protesto için sokaklara dökülseydi, hava kuvvetlerine bağlı uçaklarımız Ege üzerinde Yunan uçaklarını taciz ederek bir uçağımızın düşmesine yol açsalardı, bu olmazsa kendi pilotlarımız kendi uçağımızı vurup düşürdükten sonra Yunanistan düşürdü yalanını yayıp komşumuzla savaşa tutuşsaydık...
Türkiye’ye atom bombası atılmış gibi olurdu.
Taraf gazetesi, atom bombası patlattı. Habere göre bunlar iki safhada ve üç isim taşımakta. Karadakiler Balyoz Harekâtı, Çarşaf-Sakal Harekâtı. Havadaki ise Oraj harekâtı. Bunları 29’u general, 162 subay planlamış. Aralarında devrin 1. Ordu komutanı ve hava kuvvetleri komutanı da var. Tarih, 2003. AK Parti henüz iktidar. Maksat iktidarı yıpratıp devirmek. Darbeden sonra kimlerin bakan olacağı, hangi gazetecilerin tutuklanacağı bile belli. 5 bin sayfa tutan delillerden, ıslak imzalardan, CD’lerden, sıkıyönetimden söz edilmekte. Şayet bütün bunlar gerçekse buna çılgınlık denemez. Bunun adı ancak ve yalnız ihanettir.
Şu var ki senaryo yeni değil.
Bunlar haliyle 31 Mart tertibini, Kubilay olayı tertibini ve 27 Mayıs tezgâhını hatırlatmakta. Zaten musavver/tasavvur edilen darbe için 12 Eylül model alınmış.
Şayet bu dehşet yaşansaydı. Türkiye atom bombası düşmüşten farksız olurdu. Oyunu kim, kimler bozdu, Hilmi Özkök mü ortaya çıkarttı bilmiyoruz. Hilmi Paşa, demek ki öğle yemeğini evinden boşuna sefer tasıyla taşımıyordu.
Bunlar iddia.
İsimler alenen yazılmakta.
Hukuk devrede.
İftira diyene de mahkeme kapısı açık.
Sağduyu sahibi herkes asılsız olmasını temenni eder. Ama sanki imkânsız bir temenni.
Peki, belki hükümet üyelerinin bile haberinin olmadığı böyle bir korkunç vak’aya Taraf gazetesi nasıl vakıf oluyor? Bu ve buna benzer bütün hadiseleri Taraf ortaya çıkartmakta. Taraf öyle devasa imkânlara, kadrolara sahip olan bir gazete değil. Arkasında tükenmez bir sermaye de yok. Bir yayınevi, Ahmet Altan’ın bir-iki kitabını çok basarak ucuza satmak gibi bir ticari atak yaptı. Kazanılan parayla bu gazete kuruldu. Başına Ahmet Altan, yardımcılığına kocası Amerikalı bir diplomat olan Yasemin Çongar getirildi. Bu hanımın uzun seneler çalıştığı CNN Türk’ün, Milliyet’in Amerika temsilciliğini bırakıp bir yayınevinin tutup-tutmayacağı meçhul bir gazetesine gelebilmesi ilginçtir.
Şimdi, Türkiye gündemini allak-bullak eden manşetler atılmakta, haberler yapılmakta.
Kötü mü? Hayır. Habercinin işi, haber vermektir. Bunlar doğruysa büyük hizmet. Ancak bu haberler sadece mangal gibi yürek isteyen cesaretle izah edilemez. Bir küçük tirajlı gazete, bir gücün karşısına dikilebildi.
Öyleyse kaçınılmaz soru şudur:
Bu haberleri Taraf’a kim teslim etmekte?
Taraf, bir büyük projenin zamanlama mahsulü mü?
Hem haber mevzuu, hem haber veren düşünülmeye değer.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.