Rahim Er

Rahim Er

Kulağımda ezan sesi

Kulağımda ezan sesi

Yunus Emre, Mevlana, Urfalı Nabi, Şeyh Galip, Yahya Kemal, Mehmet Akif, Necip Fazıl, Arif Nihat, Attila İlhan, Yavuz Bülent, Sezai Karakoç ve bu ülke değerlerine sevdalı hangi şair varsa onun mısralarında mutlaka ezan, mutlaka minare mutlaka cami, mutlaka, çini, mutlaka lale vardır. Nazım Hikmet’in Ağa Camii üzerine yazdığı şiiri bundan haberdar olmayan herkesi şaşırtacak güzelliktedir. Yaşadığı, doğduğu toprakların Türkçe’sine, minaresine, mihrabına, ezanına, bayrağına, şehidine, sebiline sevdalanmayan mümkündür ki mısra üretebilir, fakat şair olması, olduğunu sansa bile zamana dayanabilmesi imkânsızdır.
Çünkü onu besleyen damar dumura uğramıştır.
Bu değerlerden mahrum yazar olamaz, şair olamaz, mütefekkir olamaz, ilim adamı olamaz, devlet adamı olamaz, asker olamaz, adam olamaz.
Ezan ve sabah, ezan ve akşam, ezan ve cuma, ezan ve ramazan, ezan ve insan... Zamanın yakuttan taşlarıdır. Bebek doğar, aile büyüğü, onu kucağına alır sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okur. Ömür, öylesine kısadır ki...var sayın ki ezanla sala arası kadar. Cenaze namazının ezanı, neredeyse bebekken kulağına okunmuş ezandır...
Bilal-i Habeşi ezanlarımızın tâc ismidir.
Onun için bizim milletimiz Bilal ismini çok sever.
Mimar Sinan, ezanı göndere çeken âşıktır.
Bu milletin üstünde ezanlar susarsa baykuşlar öter.
Ezan hangi dildir? Ezan, namaz, Kur’an diller üstüdür. Ezan ezandır, namaz namazdır, Kur’an da Kur’an. Bunların kaynak dili Arapça ama aslında onların lisanı gönül dilidir. Anadolu’daki ümmi bir ana, Kur’anı Kâbe’ye komşu bir hürmet fukarasından daha iyi anlar...
Siz hiç kulağınızda ezan sesleri ile bir gurbet ülkesinin caddelerinde dolaştınız mı? Bu olur mu, olabilir mi? Aylar var ki ezana hasretseniz, hem siz gurbetteyseniz ve hem de gurbet sizin içinizdeyse bunu muhtemeldir ki yaşarsınız. 25 Şubatta bir yıl olacak. Önce Hollanda sonra Amerika. Bir yıl oluyor ki ezan sesinden mahrumuz. O bir yıl sanki uzadı bin yıl oldu. Hoparlörler ezanı Muhammedi’yi incitti. Buna rağmen ezan içimizde bir daüssıla. Yolda giderken, evde çalışırken birden irkiliyoruz.
Bir ses. Ezan. Kulak kesiliyoruz.
Evet ezan.
Ama değil.
Nerde okunacak ki?
Burada ne ezan var ve ne de ezanın letafeti, ruhaniyeti, cezbesi. Burada çanın dannn, dannnları var. Buna rağmen bir, üç, beş, yüz. Kulağımda ezan sesi. Herhalde bir hasret, bir özlem, bir aşk o sesi duyuruyor, duyar gibi oluyoruz. Tam da ezan vaktinde, tam da öğlende, tam da ikindide.
Ezanı duymayan kalb ölü demektir. Bu milleti, bu ümmeti, bu coğrafyayı camiden, minareden ezandan koparmak onu öldürmektir. Bizim şehir ufkumuzun en güzel süsü minare ve kubbedir. Bunları çekin ülke bir enkaza döner. Allah, bu milleti, bu ülkeyi, bu coğrafyayı bu ümmeti camisizlikle, ezansızlıkla cezalandırmasın.
Ezansız zamanlar öylesine kekre ki.
Ezansız topraklar öylesine gurbet ki.
Fatih Camii olmayan bir İstanbul, Hırka-i Şerifi olmayan bir İstanbul, Beyazıt Camii olmayan bir İstanbul, ezan sesi çağlamayan bir İstanbul vatan kalamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahim Er Arşivi