Atatürk, K.Karabekir, Fevzi Çakmak, Rauf Orbay ve diğerleri
Atatürk üzerine yazılan kitaplardan sadece seksen üçünü okumuştum. Sonra kendi kendime; artık yeter demiştim. Fakat Taha Akyol’un AMA HANGİ ATATÜRK isimli kitabıyla kararımı bozmuştum. Arkasından: KARAMANLI SARI PAŞA, BAŞBUĞ ATATÜRK, SARI ZEYBEK, ATATÜRK’ÜN YANIBAŞINDA isimli kitaplar gelince listemdeki rakam seksen sekizi buldu. Yeniden artık tamam! dedim. Fakat geçenlerde, Truva yayınlarının Atatürk serisinden çıkardığı on kitabı görünce yeniden elim cebime gitti. Arkasından: ANILAR YELPAZESİNDE M.K. ATATÜRK isimli kitaplar da gelince yine kendi kendime artık yeter dedim. Son on altı kitabı henüz okuyamadım. Ama okuduğum o seksen sekiz kitap dolayısıyla edindiğim kanaat şudur: Atatürk başka, Atatürkçüler başkadır. Bizim Atatürkçülerimizin Atatürk’ü anlayışları, umumiyetle çok yanlıştır. Bu yanlış ne kadardır diyerek bana sorarsanız, size derim ki: Erciyes Dağını içine alacak kadar! Bunun kırk ayrı sebebi var: Evvela Atatürkçülerimiz kahramanlarımızı bire indirmek gayretindedirler. Onlar için varsa, yoksa Atatürk! Millî Mücadelemizin lideri, kayıtsız şartsız elbette Atatürk’tür. Atatürk elbette büyük bir devlet adamıdır. Atatürk elbette bir dâhidir. Onun bu özelliklerini kim inkâr edebilir? Ama Atatürk Millî Mücadelemizin tek kahramanı değildir. Onunla birlikte, Millî Mücadelemize emeği geçen, devletimize, milletimize, ordumuza... hizmetleri olan başka kahramanlarımız da var. Onları da bilmek, sevmek, sevdirmek, hatıralarını anmak bizim namus borcumuzdur. 2010 yılına kadar, bu aslî vazifemizi maalesef yerine getiremedik. Genelkurmay Başkanımız İlker Başbuğ Paşa, ilk defa bu sene, yani Kâzım Karabekir Paşanın vefatından tam altmış iki yıl sonra, onu Genelkurmayımızda anmak kadirşinaslığını gösterdi. Mareşal Fevzi Çakmak’ı da vefatından altmış yıl sonra, yine ilk defa Genelkurmay Başkanlığımızda anacağız. Ne güzel! Bir büyük yanlıştan, taassuptan, gafletten vazgeçmek ne kadar güzel. Düşünebiliyor musunuz, ordumuzun sadece iki mareşali var. Birini her yıl en az on defa anıyoruz. Ötekisine bütün kapılarımızı sımsıkı kapıyoruz. Niçin? Fevzi Çakmak Paşa, Bulgar ordusunun mu, Yunan ordusunun mu bir mareşalidir? Atatürk’ün NUTUK isimli üç ciltlik eseri devlet yayınlarımız arasında en az yüz bin adet basıldı. Fakat bu devlet Millî Mücadele kahramanlarımızdan hiçbirisinin eserine, hiçbir şekilde sahip çıkmadı. Bırakın sahip çıkmayı, bana göre Millî Mücadelemizin iki numaralı komutanı olan Kâzım Karabekir Paşanın İSTİKLÂL HARBİMİZ isimli eserini, daha matbaadan çıkmadan alarak hamamların külhanlarında yaktırdılar. Ve bunu Atatürkçülük adına yaptılar. Hangi medeni kafa, böyle bir Atatürkçülüğü kabul edebilir? Karabekir Paşa’nın kitabı külhanlarda yakılınca, en namuslu yazıyı Metin Toker, Akis dergisinde yazmıştı: “Eğer Kâzım Karabekir Paşa’nın yazdıkları yanlışsa, belgelere dayanarak, doğruları ortaya siz koyun! Eğer yazdıkları doğruysa, onun eserini toplatıp külhanlarda yakmakla doğruları ortadan kaldıramazsınız!” demişti. Ve kaldıramadılar. Karabekir Paşa’nın eseri, özel bir yayınevi tarafından basıldı ve ortaya çıktı. Bir dehşetli taassup, korku, yalan... Bağdat’a gitmeden geri döndü. Bu konuda yine yazacağım...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.